Müfit Akyos
Yenilikçilik ortamının geliştirilmesinde sıra teknoloji ticaretini ivmelendirecek bölgesel yatırım sermayenin oluşturulmasına gelmiştir.
Yenilikçi düşüncelerin ürün,
üretim yöntemi veya hizmete dönüştürülmesi sürecinin yönetilmesi ne denli
önemli ise bu süreç sonunda ortaya çıkan ürünlerin pazara çıkartılabilmesi
(ticarete konu olması) de o denli önemlidir. Çünkü ancak böylece iş modelinin
değer yaratma ve müşteri ile buluşma aşaması gerçekleştirilmiş olmaktadır.
Girişimcilik becerileri gerektiren her iki sürecin (ürün geliştirme ve
ticarileştirme) herhangi bir aşamasında ticarileştirme söz konusu
olabilir. Yani yenilikçi bir düşünce de üretime esas
ön-ürün (prototip) de ticarete konu olabilir.
Genel olarak teknoloji
transferi başlığı altına giren bu faaliyetlerin ana aktörleri teknoloji
yaratıcıları (yeni ürün-üretim yöntemi ve hizmet yaratanlar) ile
yatırımcılardır (lisans, know-how vb. yoluyla teknolojiye sahip olanlar,
geliştirme aşamasında fikre veya ürüne yatırım yapanlar gibi). Gelişmiş
ülkelerde söz konusu faaliyetlerin tamamı her iki tarafın sorumluluk ve
yükümlülükleri bağlamında yasal zeminde tanımlanmıştır. Ülkemizde
de 15 Şubat 2013 tarihinde yayınlanan “Bireysel Katılım
Sermayesi Hakkında Yönetmelik” de bu bağlamdadır.
Ülkemizde 1990’lardan bu yana
yenilikçilik ortamının geliştirilmesine yönelik yeni araçlar ve düzenlemeler
yapılmaktadır. Bu çabalar başlangıçta yeni fikir sahiplerinin ortaya
çıkartılması ve uygun destek ortamlarının yaratılmasına yoğunlaşmıştı. Örnekse;
kuluçkalıkların, teknoparkların ve teknoloji geliştirme bölgelerinin kurulması,
Ar-Ge teşvikleri vb. Son olarak üniversitelerde kurulmakta olan ve sayıları
40’a yaklaşan Teknoloji Transfer Ofislerinden (TTO) söz edebiliriz. Hemen
tamamı kamu tarafından öncülük edilen ve desteklenen bütün bu çabaların deyim
yerinde ise kuşun bir kanadını geliştirdiği söylenebilir. Oysaki uçmak için
aynı güçte iki kanada gerek vardır. Gelişmesi gerek kanat pazar
mekanizmaları içinde teknolojiye yatırım (ticaret) yapacak kaynakların
oluşturulmasıdır. Daha açık ifade ile melek yatırımcıların, risk sermayesi
yönetim şirketlerinin, yatırımcı ağyapılarının yeterli düzeye gelmesi gerekir.
Bizim gibi ülkelerde bu gelişimin yetersiz kalmasının önemli bir nedeni yine
pazarın kendisidir. Pazarda daha çekici yatırım araçları olduğu sürece
teknolojiye yatırım zayıf kalacaktır.
Bölgesel teknolojik yatırım
araçları
Bu duruma bir çözüm olmak
üzere “bölgesel teknolojik yatırım araçları” nın geliştirilmesi önerilebilir.
Alt yapıda üniversiteler, teknoparklar, TTO’lar, yenilikçi firmalar, bireysel
buluşçular teknoloji üreticileri olarak yer almaktadır. Olası fon sağlayıcıları
olarak bölgedeki sanayi ve ticaret odaları ve üst kuruluşları, büyük sanayi
kuruluşları, kalkınma ajansları, bireysel yatırımcılar düşünülebilir. Yatırımcı
bir ortaklık biçiminde oluşturulacak “yatırım fon kuruluşu” öncelikle
bölgesinde teknoloji ticaretine aracı olarak bölgesel kalkınmanın önemli bir
aracına dönüştürülebilir. Bu önerinin uygulanmasında gerek duyulacak teknoloji
transferi nasıl bilgisi-know-how (teknoloji değerleme, fikri mülkiyet hakları,
sözleşme vb.) eksikliği ise başlangıçta varsa üniversitenin TTO elemanlarından
yararlanılarak yok ise hizmet alım yoluyla giderilebilir. Yerel birikimlerin
bilinen piyasa finansal araçları aracılığıyla büyük sisteme pompalanmasıyla
yatırımcısı dışında kimseye bir yarar (ya da zarar) sağlanmamaktadır. Bu günkü
işleyiş yerine bölgesel birikimlerin bölgesel kalkınmada katma değer yaratacak,
işlendirme (istihdam) ve sonuçta refah sağlayacak biçimde yönlendirilmesi için
kamuya düşen ise geliştirilecek bir modelin yasal güvencesini ve özendirici
araçlarını (bölgesel teknoloji yatırım araçları için vergi kolaylığı gibi)
sağlamaktır.
02 Mart 2015 tarihinde
liderlervadisi.com platformunda yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder