"Bence olgunluk kabuk değiştirmek değil, serpilip gelişmektir. Yetişkin bir insan ölü bir çocuk değil, yaşamayı başarmış bir çocuktur..." Ursula K. Le Guin
2019 sonlarında başlatılan HBT konferanslarının konusu değişik boyutlarıyla ele alınan meraktı. Bu konferanslar Covit-19 salgınına yakalanmasaydı artan bir ilgiyle sürdürülebilecekti. HBT’nin misyonuna uygun olan merak temasından sonra önerebileceğim konu hayal, fantezi (TDK: Sonsuz, sınırsız hayal, fantazya) ve yaratıcılıkla ilişkisi olabilirdi. Devleri, ejderhaları, iyilerle kötüleri, zamandan ve mekandan bağımsız, her türlü fizik kuralının dışında masallarda, efsanelerde, bilimkurguda yazılı veya sözlü edebiyatımızda yer alan hayal ve fanteziler ya da daha geniş tanımıyla kurmacalar, çocukluğumuzda da yetişkinliğimizde de özgür zihinleri besleyen önemli kaynaklardır.
Hayal; zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, imge, hülya olarak tanımlanıyor (TDK). Ursula K. Le Guin (1929 - 2018) ise Kadınlar Rüyalar Ejderhalar kitabında hayal gücünü Kısaltılmış Oxford Sözlüğü’nden alıntıyla “1. Hayal etme eylemi, veya gerçekte duyularla algılanmayan şeylerle ilgili bir zihinsel tasarım oluşturmak; 2. Henüz var olmayan eylemlerin ve olayların zihinsel değerlendirmesi” olarak veriyor. Bilimkurgunun bu çok önemli yazarı, hayal gücünden hem entelektüel hem de duyumsal anlamda zihnin özgürce oyun oynamasını anladığını, “oyun”la da yenilenmeyi, yeniden yaratmayı, bilinenle yeni olanın yeni bir şekilde bir araya getirilmesini kastettiğini yazarken adeta yaratıcılığı ve yenilikçiliği (inovasyon) tarif ederek hayal gücünün gerekliliğinin de altını çiziyor. “Yetişkin zihnin özgür oyunu”nu ise hayal gücünün düzenlenmesi hem sanatın hem de bilimin temel yöntemi veya tekniği olarak yorumluyor.
Aynı
masalı hatta aynı masalın belli bir bölümünü defalarca okutturan çocuğun hayal
dünyasını bilemeyiz. Ancak “… fantezi elbette hakikidir. Olgulara dayanmaz, ama
hakikidir. Çocuklar bilir bunu.” Bizler ise özellikle fantezilerden
uzaklaştıkça kendimizi olgunlaşmış sayarız” diyen Le Guin’e kulak verirsek
“Bence olgunluk kabuk değiştirmek değil, serpilip gelişmektir. Yetişkin bir
insan ölü bir çocuk değil, yaşamayı başarmış bir çocuktur. Olgun bir insanın
tüm gelişmiş yetenekleri bir çocukta vardır; eğer bu yetenekler gençlikte
teşvik edilirse yetişkinde iyi ve akılcı bir noktaya varır; ancak bunlar
çocuklukta bastırılır ve yok sayılırsa yetişkin kişilik körleşir, sakatlanır.”
Pek az
şanslı çocuğun hayal dünyalarını zenginleştirecekleri fantezilerle dolu
kitaplara ulaşabildiği, yaz tatillerinde henüz okula başlamamış milyonlarca çocuğumuzun
ise tek kitaba mahkum edilmeye çalışıldığı bir ülkede yenilik ve yaratıcılık ne
kadar gelişebilir. Elde kitap veya arkada kitaplık fotoğrafçıya poz veren
politikacıdan veya iş adamından ülkemizin geleceği için ne kadar özgür ve
yenilikçi düşünce beklenebilir.
Oysa ki, Prof. Dr. Afşar Timuçin (4 Ağustos, Cumhuriyet) “İnsan türü hem üç boyutlu zamanda hem üç boyutlu uzamda yaşar… Zaman boyutunda insanın bir şimdisi, bir geçmişi bir geleceği vardır. İnsan aynı zamanda uzamdadır. O somut varlığıyla buradayken bilinciyle başka yerde olabilir.” derken insanın hayal ve fantezi kurabilmesine de işaret etmektedir. “Yetkin bilinç … geçmiş kadar gelecekle de ilgilidir… geçmişi anlamak da geleceği tasarlamak da usun ayrıştırıcı ve birleştirici gücünü gerektirir. Bu gücü bize sağlayan özellikle bilim, felsefe ve sanattır.” Ya toplumu yönlendirenler bunlardan yoksun ise… İşte o zaman tam da anlayamadıkları geçmişe takılmış bilinçleriyle tarihi tersine çevirmek için toplumu da karanlığa yönlendirirler. Buna direnen aydınların işi ise “her şeyden önce gelecekledir.” Gelecek ise hayal ve fantezi ile kurulur.
Şimdi kendinize bir çocuk ya da kurmaca kitabı seçip okumaya başlayabilirsiniz. Bu sizi ekranları dolduran abus çehreli, hayal kıtı, çocukluktan nasibini almamış “yetişkinlerden” koruyacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder