Üniversitelerin bilgi üretmek ve eğitim temel
işlevlerinin doğrudan veya dolaylı olarak ülkelerin toplumsal kalkınmasına etki
etmesi beklenir. 1980’ler sonrasında artan küreselleşme baskısı ile büyüme ve
rekabet gücü kazandırmanın öne çıkması ve bilginin üretimin temel girdileri
içindeki yerinin giderek artması üniversitelerden beklentileri de değiştirdi.
Artık bilginin doğrudan ve daha hızlı üretime dönüştürülmesi baskısı altına
giren üniversiteler kendilerinde olmayan bu yetkinlik için araçlara gerek duymaya
başladılar. ABD’de üniversitelerden teknoloji transferinin lisanslama ile
öncelik kazandığı ilk uygulamalar (1980’ler), zamanla Teknoloji Lisanslama
Ofisleri olarak kurumsallaştı. Daha
sonra Teknoloji Transfer Ofislerine – TTO dönüşen bu yapılar günümüzde Bilgi
Transfer Ofislerine evrilmektedirler. Güçlükte bu noktada doğmaktadır. Bilginin
kavram olarak soyutluğunun yanı sıra, TTO’lardan beklenen “arz ve talep
arasındaki asimetrik enformasyon ve bilgi kombinasyonunun giderilmesinde nasıl
rol almaları gerektiği” yeniden tartışılmaktadır.
TTO’ların yenilik eko-sistemi içinde “aracılar” olarak aralarında doğrudan bağ olmayan
tarafları (üniversite ve sanayi) kendileri üzerinden ilişkilendirmek gibi temel
ve önemli bir işlevleri vardır. TTO’ların “zayıf bağlar”[1] içindeki
yenilik faaliyetlerini dengeli biçimde olabildiğince “güçlü bağlar” taşıyan
ağyapılara dönüştürebilmeleri beklenir.
Bu bağlamda henüz oluşmakta olan yeni model daha çok yeni şirketlere,
teknolojinin ticarileştirilmesine ve ekonomik kalkınmaya odaklanmıştır. Bu
arada üniversitelerin toplumsal etkilerini değerlendiren modellerde yenilik,
patent ve oluşturabildikleri filiz firma (spin-offs) sayılarının başarım ölçütü
olarak öne çıkması TTO’larla işlevlerinin karışmasına neden olmaktadır.
Güncel siyasalarını bilim ağırlıklı değil
(haksızlık etmiyoruz Nature Endeks - 2020 Kurumsal sıralamasında TÜBİTAK, Türkiye’de
4 yayın ve 0.02 paylaşımlı yayınla 73. sırada - 1
Mart 2019 - 29 Şubat 2020) ve fakat Teknoloji Hazırlık Seviyesi[2]
üzerinden oluşturmakta olan TÜBİTAK’ın destek programları ile ülkemizde de
TTO’lar hızla yayılmaktadır.
Şu anda TTO statüsünde
sayılabilecek toplam 108 yapıdan, 56’sı (%64) üniversitenin bir birimi olarak
çalışmakta, 26’sı (%29) Teknoloji Geliştirme Bölgesi içinde faaliyet
göstermektedir. TTO’ların 50’den fazlası Üniversite Sanayi İşbirliği Merkezleri
Platformu – ÜSİMP üyesidir. ÜSİMP’in, 30 Nisan – 1 Mayıs 2020 tarihlerinde
düzenlediği “Teknoloji Ticarileştirme Ulusal Ekosisteminin Değerlendirilmesi”
başlıklı on-line çalıştayında[3],
Türkiye’nin tamamını kapsayan bir
değerlendirme anketinin sonuçları dokuz bölge koordinatörünce sunuldu. Bu anket
sonuçları TTO’ların konumları, sorunları ve bir kısmı yenilikçi çözümler içeren
öneriler bağlamında önemli ipuçları vermektedir. Yaşanan Sıkıntılar başlığı
altında Ulusal Çözümler Gerektiren konulardaki geribildirimler, özelde TTO
destekleri veren kurum (TÜBİTAK) genelde ise ÜSİ ve ulusal yenilik siyasaları
geliştirip uygulamakla yükümlü kurumlara (şu anki ülke yönetim yapısındaki
tanımlanması zor yapılanma modeli nedeniyle hangi kurum olduğunu söylemek güç
olsa da) önemli geribildirimlerde bulunmaktadır. Anketin sonuçları öznel
değerlendirmeler içeriyor olsa da ayrıca üzerinde çalışılması ve bir sonuç ve
öneriler raporu haline getirilmesi bütün taraflar için yararlı olacaktır.
Konu
önemli ilgili tarafların görüşlerine de açık olmak üzere TTO’lar bilim
ilişkisi, sorunlar ve önerilerle bir yazı dizisi olarak devam edeceğiz.
[1]Zayıf bağlar:
heterojen yapıda, aralarında tanımlı ilişkiler olmayan az sayıda değişik kişi
ve topluluğun ilişkileriyle yeni bilgi ve fikirlere erişimi kolaylaştırarak
değer zinciri üzerinden yenilik yaratmadaki etkisini ifade eder.
Güçlü bağlar: homojen
yapıda güçlü ve tanımlı ilişkiler bulunan grupları tanımlar.
[2] Teknoloji
Hazırlık Seviyesi (Technology Readiness Level –TRL), geliştirilmekte olan
bir teknolojinin olgunluk ve kullanılabilirlik seviyesini ölçmek amacıyla
kullanılan 9 aşamalı bir modeldir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder