belediyeciliği rant yaratmaya mahkum olmaktan
kurtarmalıyız…
Yurttaşlık
bilincimiz bizi yeni bir seçime çağırıyor. 31 Mart 2018, Pazar günü yapılacak
olan yerel seçimlerde demokrasinin önemli bir eylemini gerçekleştireceğiz.
Boyutu çok büyük çünkü o gün önümüze çıkartılan adaylardan büyükşehir, il, ilçe ve belde belediye
başkanları, mahalle ve köy muhtarları ile il genel meclisi ve belediye meclisi
üyelerini seçeceğiz.
Kaynak:
TİK,2015
En küçük yerleşim biriminden büyükşehirlere kadar yaşamımızın
her alanını etkileyecek yöneticileri seçeceğiz. Her birimiz “vatandaşlık
gelişmişliğimiz” ölçüsünde farklı ölçütler kullanarak vereceğiz kararlarımızı.
Kimimiz kutuplaşmış olmanın zehrini almış olarak, kimimiz önceki dönemi
değerlendirip, kimimiz bize vatandaş olarak ne kadar değer verildiğini ölçüt
olarak alarak karar vereceğiz. Şu
soruların yanıtları da önemli olsa gerek: yaşadığım yerel yönetim yaşam
kalitemi yükseltecek neler yaptı? Yaparken bana sordu mu? Bölgeyle ilgili bir
kararda benim de fikrimi aldı mı? Ben bir talebimi, şikayetimi, önerimi ilettim
mi, yanıt alabildim mi?
Her
Türk vatandaşının bilmesi gereken temel bilgileri bir zamanlar adı “Yurttaşlık
Bilgisi” olan ders kapsamında öğrenirdik. Bu derste belediyeler, seçimleri ve
görevlerine ilişkin ayrıntıları iyice öğrenmiş olsam da eski bir Ankara
sokağında geçen çocukluğumda belediyeden aklımda kalan, tek atlı bir çöp
arabasının ara sıra topladığı çöplerimizle sınırlı. Bir de elbette klasik Ankara taşı
ile kaplı cephesiyle artık bir kent mirası sayılması gereken eski belediye
binası. (1947 - Prof. Nezih Eldem). Sonra 1970’lerde Türkiye’de
esmeye başlayan farklı siyasi rüzgarların etkisini belediyelerde de görmeye ve
yerel yönetimler kavramını da bu sıralarda duymaya başladık. Artık bazı
belediyeler yurttaşları da yönetime katılmaya çağırıyor, geleneksel
hizmetlerinin dışında işler yapmayı planlıyorlardı. Ankara Belediye’sine
verdiğimiz gazetelerin geriye çok güzel çocuk kitapları olarak dönmesi gibi.
Türkiye’nin pek çok yerinden çokça başarılı başka örnekler verilebilir.
Nitelikli, genç ve yaratıcı kadrolar belediyelerin etrafında kümelenmeye, halka
hizmete başlamışlardı. Ülkemiz toplumsal tarihinin çok önemli bu döneminin
özgün ürünleri belediyecilik alanında da görülmeye başlanmıştı. Özetle yeni bir
belediyeci kuşağı yetişiyordu. Ancak önce 12 Mart 1971 ve arkasından 12 Eylül
1980 askeri darbelerini ilk vurdukları noktalar belediyelerdeki bu olumlu
gelişmeler ve onları yaşama geçiren kadrolar oldu.
Ülkemizin
yerel yönetim geçmişi ve deneyimlerine ilişkin önemli çalışmalar yapılmış
olmasına karşın dünyadaki gelişmeleri de değerlendiren ve yenilikçi
yaklaşımları esas alan çalışmaların yapılması önümüzü açacaktır. Bu köşenin
ilgi alanı açısından ise bir dönem üzerinde çalıştığım “Çağdaş Yenilikçi Yönetimler”
konusuna örnek olabilecek yenilikçi uygulamaları ve önerilerimi paylaşmaya
çalışacağım.
“yenilikçi yerel
yönetimler” konusuna, yerel veya bölgesel kalkınma işlevinden kopartılmış bir
belediyeciliğin, “bir bölü bilmem kaç ölçeğinde rant yaratmaya mahkum olacağı”
gerçeğine karşı çıkarak yenilikçi araç ve yaklaşımları paylaşacak yazılarla ve
sorular sorarak devam edeceğim. Beklentim sizlerin de katılarak, karşı çıkarak,
ekleyerek katkıda bulunmanız. Belki sesimizi duyan olur şu seçim sürecinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder