toprak yaşamdan gelir, canlıdır, nefes alır, bir geçmişi vardır. Toprak yaşamın kaynağıdır...
İstanbul’un yeşilini yok ederek yayılan “kentsel dönüşüm”
öldürücü virüsü yaşadığımız bölgeye de sıçradı. Buradaki adıyla “yerinde
dönüşüm”, yani bir yüklenici firma aracılığıyla binaların teker teker yıkılıp
yeniden yapılması. Bulunduğumuz semtte hemen her binanın çeşitli meyve ve diğer
ağaçlardan, bitkilerden oluşan küçük birer de bahçesi var. Örneğin oturduğumuz
binanın bahçesinde incir, kiraz, şeftali ağaçları, zakkum, filbahri,
ortancalar, sarmaşıklar ve kapıcımızın her mevsim ektiği balkabağı var. Pek
yakında yok olacaklar.
Komşu binanın yıkılışı sırasında kepçenin darbelerine direnemeyen ve sökülüp atılan ağaçları, bitkileri kızgınlık, ve hüzünle izlerken bir süre sonra anladık ki asıl kaybettiğimiz topraktır. Arsanın her bir cm²’sinden yararlanma uğruna betona bulanan toprak geri döndürülemez biçimde gidiyor elimizden. Okuryazar, “kentli”, çiçek-böcek sever mülk sahiplerinin önceliklerinin otomobilleri için yer altı garajı yapılması olması nedeniyle toprak bütünüyle betona dönüştürülmekte. Belediye, imar planı vs., geçiniz. Hepimiz bu vandal saldırının doğrudan ya da dolaylı suç ortağıyız. Önceki hafta yağan kısa süreli güçlü yağmurda arsanın tamamını betona bulayan inşaat göle dönerken bizim küçük bahçede su birikintisi bile oluşmamıştı. Toprak bütün susamışlığı ile suyu emmişti.
Komşu binanın yıkılışı sırasında kepçenin darbelerine direnemeyen ve sökülüp atılan ağaçları, bitkileri kızgınlık, ve hüzünle izlerken bir süre sonra anladık ki asıl kaybettiğimiz topraktır. Arsanın her bir cm²’sinden yararlanma uğruna betona bulanan toprak geri döndürülemez biçimde gidiyor elimizden. Okuryazar, “kentli”, çiçek-böcek sever mülk sahiplerinin önceliklerinin otomobilleri için yer altı garajı yapılması olması nedeniyle toprak bütünüyle betona dönüştürülmekte. Belediye, imar planı vs., geçiniz. Hepimiz bu vandal saldırının doğrudan ya da dolaylı suç ortağıyız. Önceki hafta yağan kısa süreli güçlü yağmurda arsanın tamamını betona bulayan inşaat göle dönerken bizim küçük bahçede su birikintisi bile oluşmamıştı. Toprak bütün susamışlığı ile suyu emmişti.
Küresel ideolojinin sürdürülebilir yaşam kavramı içinde
sunduğu, gökdelen tepelerinde yeşil alanlar, beton yığınları arasında dikine
fantastik parklar, İstanbul ilkelliğinde duvarlara yerleştirilen kent
makyajları vb. hiçbir anlam ifade etmiyor. Çünkü İngiltere Halk Sağlığı
kurumuna göre “erişilebilir yeşil alan,
sakinlerin evlerine yakın, yürüme mesafesinde, fiziksel olarak erişilebilir,
kullanımı güvenli ve gerekli tesisleri sağlayan alan olarak kabul edilir.”
Kapitalist kentleşme anlayışına göre düzenlenmiş günümüzün kentlerinde
metropolleşme sürecinde her toprak parçası yüksek rant anlamına gelmektedir. Bu
durumda en büyük tehlike altında olan alanlar kentin yeşil alanlarıdır. Kentsel
yeşil alanlar kentlilerin bir araya gelerek sosyal, kültürel, demokratik
etkinliklerde bulundukları kentli kimliklerini geliştirdikleri kamusal
alanlardır. Bu alanların korunması ve geliştirilmesi için kentin tarihi,
kültürel ve doğal değerlerinin farkına vararak, duyarlılık edinerek gelişen
kentlilik ve çevre bilincinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Buna bir de ilk defa Aldo Leopold tarafından kullanılan “toprak etiği” kavramını eklemeliyiz. “Toprak etiği, insanın, biyotik [bir
çevredeki bitkiler, hayvanlar ve mikroorganizmalarla ilgili] topluluğun “sade bir üyesi” olduğu anlayışını ifade ederken, topluluğun
sınırlarını yalnız insan değil, karaları ve suları, bitki ve hayvanları, yani
tüm toprağı kucaklayacak şekilde genişletmek olarak tanımlar. Leopold, öncelikle
toprağa salt ekonomik değer verilmesinden vazgeçilmesi gerektiğini savunur ve
toprağa sevgi, saygı ve hayranlık duymadan ve toprağın değerini bilmeden
toprakla insan arasında etik bir ilişkinin olamayacağını söyler.
Bir bakan “yılda 500.000 yenilemeyle on yılda bütün binaları
yenileriz” diyor. Bilim-teknoloji-yenilik dünyasının bilgi ve yüksek
becerilerini gerektirmeyen “yık-yap” dünyasında kendi gerici ideolojilerinin
finansal kaynağı olarak gören günümüz iktidarının topluma “rant” alanı olarak
sunduğu “toprak” ne yazık ki mühendis ve mimarlardan mülk sahiplerine, arazi
kapatanlardan köylüsüne geniş bir kesimde kabul görmektedir. Oysa ki “toprak yaşamdan gelir, canlıdır, nefes alır, bir geçmişi vardır.
Toprak yaşamın kaynağıdır.”
Ya da Aşık Veysel’in bilge deyişiyle:
“Karnın yardım kazmayınan belinen /
Yüzün yırttım tırnağınan elinen / Yine beni karşıladı gülünen /
Benim sâdık yârim kara topraktır.”
Şimdi TEMA Vakfı’nın web sayfasına girerek toprağa bir başka
türlü bakmayı ona saygı duymayı öğrenmeye başlayabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder