24 Temmuz 2017 Pazartesi

Okumak ve yaratıcılık


Okuyan kişi ölmeden önce binlerce hayat yaşar.  Hiç okumayan kişi sadece birini yaşar. Game of Thrones karakterlerinden  Jojen Reed


Yaratıcılık için çalışmak, meraklı, ısrarlı, iyimser ve enerjik olmak, öğrenmek, geniş ilgi alanı, cesaret ve risk alma gibi özellikler sayılabilir. Beynin bilişsel faaliyetleri alanında yapılan çalışmalar bunlara eklenebilecek önemli bir özellik olarak ‘okumayı’ işaret etmektedir.

Toronto Üniversitesi’nden Profesör Maja Djikic araştırmasında “kısa bir hikâye okuyan kişilerin “bilişsel kapanmaya” daha az gerek duyacağını ve düzensizlik ve belirsizlikte daha rahat edeceğini” söylemektedir. Yaratıcığın ve yenilikçiliğin doğasında var olan belirsizliğe uygun bir özelliktir bu. Psikolojide "bilişsel kapanma" terimi, belirsizliğin ortadan kaldırılması ve kesin sonuçlara varılma arzusunu tanımlar. "Bilişsel kapanma" arzusu belirsizlikleri yok etmeyi ve bazen ani ve yanlış kararlar vermeye neden olabilecek mantıksızlıkta olsa bile tanımlı sonuçlara varmayı ister. Araştırma, düzenli okuyanların ani kararlardan uzak durarak daha yaratıcı olduklarını ve kurgu eserleri okumanın daha açık fikirli olmanın bir yolu olduğunu göstermiştir.  Araştırmacılar bir kurmaca eseri okumanın ne kadar sürede açık fikirli olmayı sağladığını tam olarak söyleyemeseler de uzun süreli okumalarda bu etkinin açık olduğu görüşündeler. 
Emory Üniversitesi (ABD) nörobilimcileri de roman okumanın beyin işlevlerini birkaç yönden geliştirdiğini keşfettiler. Brain Connectivity dergisinde yayımlanan makalede “kendini bir romana kaptırmanın beynimizdeki bağlantıları yükselttiği ve beyin işlevini arttırdığı, roman okumanın okuyucuyu bir başkasının yerine koyma becerisini geliştirerek hayal gücünü adeta sporla kasların esnetilmesine benzer biçimde esnettiği” belirtilmektedir. Farklı konularda okumalar yapmak yaratıcı düşünceleri ifade etmek ve başkalarını ikna etmek için gerek duyulacak kelime hazinesini de zenginleştirmektedir.
Bireysel yaratıcılığın geliştirilmesi için kurmaca ve değişik konularda okumalar yapmanın düş gücünü besleyeceği, başkalarının düşünme biçimlerini anlamaya yarayacağı ve beyin işlevini geliştireceği bilimsel çalışmalarla da doğrulanmış bir gerçek. Yaratıcılığın öğrenilebilir bir beceri olduğu gerçeği ise bizi eğitim sistemine yönlendiriyor.  Gelişmiş ülkelerin eğitim sistemlerinde, kazandırılan beceriler içinde yaratıcılığa her zamankinden daha fazla önem verilmesi günümüz dünyasının bir zorunluluğu.
Yaratıcılığın ilk adımı hayal etmek. İkinci adım, bu hayal gücüyle problem çözmek ve üçüncü adım, yaratıcılığı uygulamaya (ürüne) dönüştürmek yani yenilik (inovasyon) yapmak. Bunun için yaratıcılığın bilgi ve bilimle kuşatılmış uygun bir ortamda beslenmesi gerekiyor. Öğretilebilir ve geliştirilebilir olması yaratıcılığın eğitim sitemi içinde yer almasını ve böylece sınırlı bir gruba değil yaygın olarak herkese verilebilmesini sağlamaktadır. Bunun tek yolu ise yaratıcılık konusuna eğitim müfredatının her kademesinde yer verilmesidir. Matematik ve fen bilimleri elbette vazgeçilmezdir ancak bir de bunların yaratıcılıkla birleştiğini düşünün!
Konu elbette öncelikle çağdaş eğitimcilerimizin işidir. Ülkemizin geleceği çocuklarımız için bu denli yakıcı bir konuda ülkeyi uzunca bir süredir yönetmekte olanların eğitim müfredatı üzerinde sonu gelmez çağ dışı tahribatları karşısında, konunun yakıcılığının bilincinde olarak ülkemizin aydınlık insanlarının ve ebeveynlerin bu yönde taleplerini yükseltmeleri beklenir.


Okumak adeta uzun bir yürüyüşe adım adım çıkmak gibidir. Kelime kelime, cümle cümle, sayfa sayfa, kitap kitap gidilen, sonu aranmayan ama her adımda insanlığın bilim, bilgi, adalet, sevgi, hoşgörü, eşitlik yolunda ilerlenen bir yolculuk. YÜRÜYELİM! 

HBT S.67 7 Temmuz 2017 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder