Ar-Ge harcamalarımıza kıyasla benzer ülkelere göre daha az patent başvurusu ve daha az yüksek teknolojili ürün ihracatı yapmamız Ulusal Yenilik Sistemimizin başarımının düşük olduğunu göstermektedir…
Dünyadaki gelişme yönelimlerine uygun olarak
ülkemizde de esas olarak 1990’lardan itibaren Ar-Ge yatırımlarının
özendirilmesi için siyasalar ve araçlar geliştirilerek uygulamaya konulmaya
başlandı. Bir yandan da “ulusal yenilik sisteminin – UYS” temelleri atıldı.
Kalkınmanın önemli bir dinamiği olarak görülen bilim-teknoloji-yenilik (BTY)
alanındaki uluslararası yarış günümüzde de sürmektedir. BTY için başta
nitelikli insan kaynağı olmak üzere ayrılan kaynakların beklenen çıktıları
yüksek nitelikli bilimsel bilgi, yeni teknolojiler, yenilikçi ve katma değeri
yüksek ürün ve hizmetlerdir. Beklenen etkiler ise ülkelerin rekabet güçlerinin
ve toplumsal refahının artmasıdır.
Bu bağlamda ülkemizin “varlarına” bakıldığında
üniversiteler (183), teknoloji geliştirme bölgeleri (53’ü faal, 65),
teknoparklar (52), teknopark firmaları (4300), Ar-Ge çalışanları (34.000),
Ar-Ge merkezleri (474), tasarım merkezleri (36), doktoralılar, hatırı sayılır
miktar ve çeşitlilikte hibe ve teşvikler, danışmanlar, mentörler vb..
Azımsanmayacak bu varlara karşı beklenen ise sistemin girişte işaret edilen
çıktıları üretmesidir. Peki durum nedir?
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
uzmanlarından Sayın Ayşe Yamak ve arkadaşlarının Anahtar
dergisinde (Mayıs 2017, 341) yayımlanan “Ar-Ge Harcamalarının
İleri Teknoloji İhracatı Üzerindeki Etkileri: Türkiye İncelemesi” başlıklı
çalışmaları ülkemizdeki “sistemin” başarımı ile ilgili önemli verileri sunuyor.
Türkiye sanayisinin
yapısına katma değer üretimi açısından bakılarak yapılan değerlendirmeye göre “… Türkiye’nin üretim
yapısının mevcudu koruduğu, … yenilikçi ve yüksek teknolojiyi içeren atılımları
beklentiler yönünde gerçekleştiremediği… Ayrıca bu alanlarda yapılan Ar-Ge
harcamalarının ülke ekonomisine ihracat yönlü pozitif katkı sağlamadığı
görülmektedir.” Bu sonuç Dergimiz
yazarlarından Bayram Ali Eşiyok’un “Dünya
imalat sanayi katma değer payımız[ın]
sadece %1” olduğu (HBT 60, s.6) hesaplamasını doğrulamaktadır.
UYS’nin
verimliliğinin önemli bir ölçütü “teknolojinin ticarete konu olmasıdır”. Bunun
göstergesi ise patent başvuruları ve lisanslanan patent sayısıdır. 2011-2015
yılları arasında lisanslanan toplam patent sayısı sadece 14’tür. Bu durum “Türkiye’de, yapılan her milyon Dolarlık
Ar-Ge harcaması başına, diğer ülkelere kıyasla daha az patent başvurusu ve daha
az yüksek teknolojili ürün ihracatı yapıldığını, Ar-Ge harcamalarının diğer
ülkeler kadar başarılı bir şekilde son ürüne çevrilemediğini” (Soybilgen,
2013) göstermektedir.
Yazıda sunulan
verilerden “son on yıl ortalamalarına göre yapılan Ar-Ge harcamaları ve yüksek
teknolojili ürün ihracatı verileri incelendiğinde” Polonya, Singapur, İsrail gibi
ülkelerin Türkiye’ye eşit veya daha düşük düzeyde Ar-Ge harcaması yapmalarına rağmen
Türkiye’den daha fazla yüksek teknolojili ürün ihracatı gerçekleştirdikleri görülmektedir.
“Gerek Ar-Ge faaliyetlerinde gerekse
patent başvurularında nicelik hızla artarken, yüksek teknolojili ürün
ihracatında beklenen artış görülememektedir.” Bunun nedeni olarak “patent başvurularının ağırlıklı olarak
yüksek teknoloji yerine düşük teknoloji gerektiren sektörlerde oluştuğu
gözlenmektedir” yorumu yapılmaktadır. Sonuç olarak ülkemizin giderek
ağırlaşan yaşam koşullarının etkisinin yanı sıra UYS’nin başarımının
düşüklüğünün nedenlerinin;
- · Ulusal yenilik sisteminin iyi yönetilememesi,
- · Özel kesim Ar-Ge harcamaları yetersizliği,
- · Türkiye sanayisinin teknolojik düzeyinin ve bilgi ve yeniliğe talebinin düşüklüğü (2016 yılı imalat sanayi ihracatının %35,1’i düşük, %28,3’ü orta-düşük, %33,1’i orta-yüksek ve sadece %3,5’inin yüksek teknolojili ürünler),
- · Bilimsel çıktıların düzeyinin düşüklüğünün yanı sıra patent başvurularına, teknolojiye ve ürüne dönüştürülme oranının düşüklüğü
26 Mayıs 2017, Sayı: 61
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder