Tıbbi cihaz gereksinimimizin %85’i dış alımla karşılanmaktadır…
Ülkelerin sağlık sorunları ve harcamaları büyüyor. Gelişmiş ülkelerin
sağlık sistemlerini biçimlendiren en önemli konu yaşlanan nüfus ve uzayan
ortalama ömür. Gelişmekte olan ülkelerde ise genişleyen orta sınıfın sağlık
hizmeti talebinin artması ve sağlık hizmetlerinde teknolojik girdilerde dışa
bağımlı olmalarıdır. Az gelişmiş ülkelerde sorun beslenme, hijyen ve savaşlarla
çok daha büyük boyutta. Hemen bütün dünya sağlık sistemlerini ve bu sistemin
girdilerini yenilikçi yaklaşımlarla ve teknoloji desteği ile yeniden
tasarımlama gayreti içindedir. Yenilikçi tıbbi cihazların tasarımında ve
üretiminde maliyet etkinliği, güvenirlik ve kullanışlılık öne çıkan noktalardır.
Bu noktalar, kullanılabilirliği geliştirmek ve doğrulanabilirliği sağlamak için insan esaslı tasarımı, cihaz tasarımında bilişim teknolojilerinin kullanılmasını ve sürdürülebilirliğin gözetilmesini ve görüntüleme ve müdahale için daha küçük cihazların geliştirilmesini de içerir.
Bu noktalar, kullanılabilirliği geliştirmek ve doğrulanabilirliği sağlamak için insan esaslı tasarımı, cihaz tasarımında bilişim teknolojilerinin kullanılmasını ve sürdürülebilirliğin gözetilmesini ve görüntüleme ve müdahale için daha küçük cihazların geliştirilmesini de içerir.
Sağlık teknolojileri “organize
bilgi ve becerilerin sağlık sorunlarını çözümlemek ve yaşam kalitesini
yükseltmek için geliştirilmiş cihazlar, ilaçlar, aşılar, yönergeler ve
sistemler biçiminde uygulanmasını kapsar” olarak tanımlanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde sağlık sektörü ile
ilgili tartışmaların odağında teknoloji ve yenilik yer alırken, gelişmekte olan ülkelerde de bütün
bir nüfusu doğum öncesinden ölüme kadar kapsayan, erişilebilir, bedeli
karşılanabilir ve kaliteli sağlık hizmetleri verebilmeleri için çözümü teknoloji ve yenilikte aramaktadırlar.
“Kamu – Özel Sektör
Ortaklığı” şeklinde modellenen “Kampüs Projelerinde” özel şirketler, kamunun
gösterdiği ve istediği yerde ve istediği büyüklükte hastaneler kuracaklar ve bu
hastaneleri devlete 25 yıllığına kiralayacaklardır. “beş yıldızlı otel
konforunda” olacağı gibi bir hastane için anlamsız bir tanımlama ile sunulan bu
hastanelerden 17’si için Kalkınma Bakanlığı’nın raporuna göre devlet 27 milyar dolar kira yükümlülüğüne girmiştir. Her biri
yaklaşık bir milyar dolar yatırım
bedeli olan 34 kent hastanesinin önümüzdeki birkaç yılda tamamlanması
bekleniyor. İlki Yozgat’ta hizmete giren “kent hastanesinin” ilk “müşterileri”
de devlet hastanesinden taşınan hastalarla sağlandı. Modelin sağlık
sistemimizde doktorların köleleşmesini, yaratılan rantı, vatandaşın müşteri
olmasını ve hepimize uzun vadede yükleyeceği maddi yükleri örnek bir
fikri-takiple açıklamakta olan Cumhuriyet gazetesi yazarı Sayın Çiğdem Toker’in
yazılarından izleyebilirsiniz.
Enformasyon ve iletişim teknolojilerinin sağladığı
olanakları kullanan yeni oyuncular ülke sınırlarını aşarak sağlık sistemlerinin
içine girmektedirler. Hasta yerine müşteri kavramını ve yenilikçi iş
modellerini kullanan bu yeni oyunculara karşı ülkelerin sağlık sistemlerinin
yasaklayıcı önlemler alma şansları yok gibidir. Hele bizim gibi sağlık
sistemini piyasa işleyişine hazırlamakta olan ülkelerin. Sağlık harcamalarının yıllık artışı, ulusal gelirin
yıllık büyüme hızının üzerinde olduğu ülkemizde, etkin,
erişilebilir ve mali açıdan sürdürülebilir bir sağlık sistemi için gereken
güçlü kamusal sağlık hizmeti anlayışını bu modelde bulmak olanaksızdır. 34
hastanenin her türlü donanım gereksiniminin nasıl karşılanacağı sorusundan
hareketle konuyu bu köşenin ilgi alanına çekecek olursak öncelikle ülkemizdeki
tıbbi cihaz sektörüne göz atmak gerekecektir.
Küresel tıbbi cihaz sektörünün ilaçtan
sonra, Ar-Ge harcamalarının ciroya oranı (%9-%11) en yüksek ikinci sektör
olması ve sektördeki firmaların cirolarının büyük kısmını son iki yıl içinde
ürettiği yeni teknolojilerden sağlaması sektörün Ar-Ge yoğunluğu ve yenilikçi
karakteristiğini ortaya koymaktadır. Basit bir
bandajdan, gelişmiş tomografi cihazına, cerrahi eldivenden vücut içinde kullanılmak
üzere tasarlanan endoskopik robotlara kadar bir çok ürün ve bunlarda kullanılan
yazılımlar tıbbi cihaz kapsamı içine girmektedir. Sektörün önemli bir özelliği bilişimden ileri
malzemeye, fizikten elektroniğe çok farklı disiplinlerdeki teknolojilerden
etkilenerek yenilikçi ürünler geliştirmeye açık olmasıdır.
Ülkemizde tıbbi cihazlar sektörü;
faaliyet gösteren firma sayısı, yeni ürün üretim kapasitesi ve pazar hacmi
bakımından hızla büyüyen sektörlerden birisidir. Türkiye 2013
yılında 2,4 milyar dolara ulaşan dış alım ve 381 milyon dolarlık dış satım pazar
büyüklüğü ile dünya sıralamasında 21. sıradadır. 2018 yılında yaklaşık üç
milyar dolara ulaşması tahmin edilen gereksinimin %85’i dış alımla
karşılanmaktadır. Sektörde 1000 kadar üretici, 2300 kadar
ithalatçı, 700 kadar üretici ve ithalatçı firma vardır. Tıbbi cihaz firmalarının üretimleri, imalat sanayimizin
yüzde 0.83’ünü, işlendirmenin de yüzde 0.81’ini oluşturuyor. Ürün özelinde bakıldığında düşük nasıl
bilgisi (know-how) gerektiren tek kullanımlık, donanım ve işletme malzemesi
niteliğinde ürünlere odaklanıldığı görülmektedir. Karmaşık tıbbi
cihazların geliştirilmesi elektronik, bilişim, görüntüleme teknolojileri,
biyoteknoloji ve ilaç alanındaki gelişmeler, tanılama ve sağaltımda kullanılan
pek çok üründe disiplinlerarası bir ürün geliştirme sürecini zorunlu
kılmaktadır.
Bilim
Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı’nın verilerine göre toplam 334 adet Ar-Ge
Merkezi’nden tıbbi cihazlar alanında 1, sağlıkta 1 ve ilaçta 18 merkez var. 51 adet faal Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde
yer alan toplam 4.334 firmadan üçü sağlık, biri ilaç sektöründe ve Teknolojik
Ürün Deneyim Belgesi’ne sahip 193 üründen 19’u medikal alandan (aynı firmanın) olduğu görünüyor.
Yukarıdaki veriler sağlık sektöründe ülkemizin
büyük bir pazar olduğunu göstermektedir. Bu pazardan ulusal firmalarımızın daha
fazla pay almasında yeniden donatılacak 34 kent hastanesinin nasıl bir rolü
olabileceğinin önceden planlanmasını ülkeye inşaat kalıplarının arasından bakan
yönetimlerden beklemenin yersiz olacağını bilsek de ülkemizde sağlık
alanının tek yönlendiricisi olan kamunun öncelikleri doğru belirlemesini, doğru
ve sürekliliği olan satın alma politikaları oluşturmasını talep etmek sektörün
gelişmesi için önemlidir.
Geleceğimizin
kararmaması için HAYIR!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder