11 Şubat 2017 Cumartesi

Kent hastaneleri ve tıbbi cihaz sektörümüz


Tıbbi cihaz gereksinimimizin %85’i dış alımla karşılanmaktadır…


Ülkelerin sağlık sorunları ve harcamaları büyüyor. Gelişmiş ülkelerin sağlık sistemlerini biçimlendiren en önemli konu yaşlanan nüfus ve uzayan ortalama ömür. Gelişmekte olan ülkelerde ise genişleyen orta sınıfın sağlık hizmeti talebinin artması ve sağlık hizmetlerinde teknolojik girdilerde dışa bağımlı olmalarıdır. Az gelişmiş ülkelerde sorun beslenme, hijyen ve savaşlarla çok daha büyük boyutta. Hemen bütün dünya sağlık sistemlerini ve bu sistemin girdilerini yenilikçi yaklaşımlarla ve teknoloji desteği ile yeniden tasarımlama gayreti içindedir. Yenilikçi tıbbi cihazların tasarımında ve üretiminde maliyet etkinliği, güvenirlik ve kullanışlılık öne çıkan noktalardır. 

Bu noktalar, kullanılabilirliği geliştirmek ve doğrulanabilirliği  sağlamak için insan esaslı tasarımı, cihaz tasarımında bilişim teknolojilerinin kullanılmasını ve sürdürülebilirliğin gözetilmesini ve  görüntüleme ve müdahale için daha küçük cihazların geliştirilmesini de içerir. 
  
Sağlık teknolojileri organize bilgi ve becerilerin sağlık sorunlarını çözümlemek ve yaşam kalitesini yükseltmek için geliştirilmiş cihazlar, ilaçlar, aşılar, yönergeler ve sistemler biçiminde uygulanmasını kapsar olarak tanımlanmaktadır. Gelişmiş ülkelerde sağlık sektörü ile ilgili tartışmaların odağında teknoloji ve yenilik yer alırken, gelişmekte olan ülkelerde de bütün bir nüfusu doğum öncesinden ölüme kadar kapsayan, erişilebilir, bedeli karşılanabilir ve kaliteli sağlık hizmetleri verebilmeleri için çözümü teknoloji ve yenilikte aramaktadırlar.
“Kamu – Özel Sektör Ortaklığı” şeklinde modellenen “Kampüs Projelerinde” özel şirketler, kamunun gösterdiği ve istediği yerde ve istediği büyüklükte hastaneler kuracaklar ve bu hastaneleri devlete 25 yıllığına kiralayacaklardır. “beş yıldızlı otel konforunda” olacağı gibi bir hastane için anlamsız bir tanımlama ile sunulan bu hastanelerden 17’si için Kalkınma Bakanlığı’nın raporuna göre devlet 27 milyar dolar kira yükümlülüğüne girmiştir. Her biri yaklaşık bir milyar dolar yatırım bedeli olan 34 kent hastanesinin önümüzdeki birkaç yılda tamamlanması bekleniyor. İlki Yozgat’ta hizmete giren “kent hastanesinin” ilk “müşterileri” de devlet hastanesinden taşınan hastalarla sağlandı. Modelin sağlık sistemimizde doktorların köleleşmesini, yaratılan rantı, vatandaşın müşteri olmasını ve hepimize uzun vadede yükleyeceği maddi yükleri örnek bir fikri-takiple açıklamakta olan Cumhuriyet gazetesi yazarı Sayın Çiğdem Toker’in yazılarından izleyebilirsiniz.
Enformasyon ve iletişim teknolojilerinin sağladığı olanakları kullanan yeni oyuncular ülke sınırlarını aşarak sağlık sistemlerinin içine girmektedirler. Hasta yerine müşteri kavramını ve yenilikçi iş modellerini kullanan bu yeni oyunculara karşı ülkelerin sağlık sistemlerinin yasaklayıcı önlemler alma şansları yok gibidir. Hele bizim gibi sağlık sistemini piyasa işleyişine hazırlamakta olan ülkelerin. Sağlık harcamalarının yıllık artışı, ulusal gelirin yıllık büyüme hızının üzerinde olduğu ülkemizde, etkin, erişilebilir ve mali açıdan sürdürülebilir bir sağlık sistemi için gereken güçlü kamusal sağlık hizmeti anlayışını bu modelde bulmak olanaksızdır. 34 hastanenin her türlü donanım gereksiniminin nasıl karşılanacağı sorusundan hareketle konuyu bu köşenin ilgi alanına çekecek olursak öncelikle ülkemizdeki tıbbi cihaz sektörüne göz atmak gerekecektir. 

Küresel tıbbi cihaz sektörünün ilaçtan sonra, Ar-Ge harcamalarının ciroya oranı (%9-%11) en yüksek ikinci sektör olması ve sektördeki firmaların cirolarının büyük kısmını son iki yıl içinde ürettiği yeni teknolojilerden sağlaması sektörün Ar-Ge yoğunluğu ve yenilikçi karakteristiğini ortaya koymaktadır.  Basit bir bandajdan, gelişmiş tomografi cihazına, cerrahi eldivenden vücut içinde kullanılmak üzere tasarlanan endoskopik robotlara kadar bir çok ürün ve bunlarda kullanılan yazılımlar tıbbi cihaz kapsamı içine girmektedir.  Sektörün önemli bir özelliği bilişimden ileri malzemeye, fizikten elektroniğe çok farklı disiplinlerdeki teknolojilerden etkilenerek yenilikçi ürünler geliştirmeye açık olmasıdır.
Ülkemizde tıbbi cihazlar sektörü; faaliyet gösteren firma sayısı, yeni ürün üretim kapasitesi ve pazar hacmi bakımından hızla büyüyen sektörlerden birisidir. Türkiye 2013 yılında 2,4 milyar dolara ulaşan dış alım ve 381 milyon dolarlık dış satım pazar büyüklüğü ile dünya sıralamasında 21. sıradadır. 2018 yılında yaklaşık üç milyar dolara ulaşması tahmin edilen gereksinimin %85’i dış alımla karşılanmaktadır.  Sektörde 1000 kadar üretici, 2300 kadar ithalatçı, 700 kadar üretici ve ithalatçı firma vardır. Tıbbi cihaz firmalarının üretimleri, imalat sanayimizin yüzde 0.83’ünü, işlendirmenin de yüzde 0.81’ini oluşturuyor. Ürün özelinde bakıldığında düşük nasıl bilgisi (know-how) gerektiren tek kullanımlık, donanım ve işletme malzemesi niteliğinde ürünlere odaklanıldığı görülmektedir. Karmaşık tıbbi cihazların geliştirilmesi elektronik, bilişim, görüntüleme teknolojileri, biyoteknoloji ve ilaç alanındaki gelişmeler, tanılama ve sağaltımda kullanılan pek çok üründe disiplinlerarası bir ürün geliştirme sürecini zorunlu kılmaktadır.
Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı’nın verilerine göre toplam 334 adet Ar-Ge Merkezi’nden tıbbi cihazlar alanında 1, sağlıkta 1 ve ilaçta 18 merkez var.  51 adet faal Teknoloji Geliştirme Bölgesi’nde yer alan toplam 4.334 firmadan üçü sağlık, biri ilaç sektöründe ve Teknolojik Ürün Deneyim Belgesi’ne sahip 193 üründen 19’u medikal alandan (aynı firmanın)  olduğu görünüyor.  
Yukarıdaki veriler sağlık sektöründe ülkemizin büyük bir pazar olduğunu göstermektedir. Bu pazardan ulusal firmalarımızın daha fazla pay almasında yeniden donatılacak 34 kent hastanesinin nasıl bir rolü olabileceğinin önceden planlanmasını ülkeye inşaat kalıplarının arasından bakan yönetimlerden beklemenin yersiz olacağını bilsek de ülkemizde sağlık alanının tek yönlendiricisi olan kamunun öncelikleri doğru belirlemesini, doğru ve sürekliliği olan satın alma politikaları oluşturmasını talep etmek sektörün gelişmesi için önemlidir.

Geleceğimizin kararmaması için HAYIR!



 
























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder