C. Güner Omay, “Bana göre yaşadığım dönem (1988-2001) TÜBİTAK’ın yükselmesi, Türk bilim ve teknolojisine öncülük etme dönemiydi... kurum hafızasının sıfırlandığını söylemiştim. Bu durumda Türkiye bilim-teknoloji tarihini yazacak kişilerin bilgi ve belge bulmaları çok zorlaşacak, dolayısıyla bu gerçeklerin yazılması güçleşecektir.” diyerek o dönemde yaşayanlar ağzından başarı öykülerini tarihe not düşmektedir.
Ülkemizin bilim ve teknoloji tarihini yazacak olanların
1990-2000 yılları arasında TÜBİTAK’ta başarılan çalışmalara özel bir bölüm
ayırmaları gerekecektir. Bu döneme bakanlar ülkemizin bilimsel altyapısına
yapılan yatırımların yanı sıra günümüzde Ar-Ge-teknoloji geliştirme-yenilik
bütünlüğü içinde ele alınan yenilik sisteminin oluşması için atılan önemli
adımları da göreceklerdir. Ancak 1963
yılında kurulan TÜBİTAK, 2003 yılı ve sonrasında yapılan siyasi müdahaleler ve
“liyakatsiz” başkanlar marifetiyle günümüzde Bilim Sanayi ve Teknoloji
Bakanlığı-BST’na bağlı bir kuruma dönüşmüştür. Bu arada “toplu personel
alımları ve toplu çıkarmalarla kurum hafızası deyim yerindeyse sıfırlanmıştır”.
“TÜBİTAK’ın 1990’lı Yıllarda Türk Bilim ve Teknolojisine
Öncülük Ettiği Alanlar”[1]
başlıklı kitabı hazırlayan C. Güner Omay, “Bana göre yaşadığım dönem TÜBİTAK’ın
yükselmesi, Türk bilim ve teknolojisine öncülük etme dönemiydi. Yukarıda kurum
hafızasının sıfırlandığını söylemiştim. Bu durumda Türkiye bilim-teknoloji
tarihini yazacak kişilerin bilgi ve belge bulmaları çok zorlaşacak, dolayısıyla
bu gerçeklerin yazılması güçleşecektir.” diyerek o dönemde yaşayanlar ağzından
başarı öykülerini tarihe not düşmektedir. Sayın Omay’ın TÜBİTAK’ta Yönetim
Kurulu (1988-1993) ve Bilim Kurulu Üyeliği (1993-2001)yapmış olmasının yanı sıra TÜBİTAK
enstitülerinin yönetim kurullarında yer almış olması kitaba aldığı çalışmaları
ve tanıklıkları daha da değerli kılmaktadır.
Kitapta 12 konuya yer verilmiş.
Kuruluşundan (1991) itibaren ulusal yenilik sisteminde etkin
bir rol üstlenen Türkiye Teknoloji Geliştirme
Vakfı (Fikret Yücel),
1993’te kurulan ve 2001’de “Türkiye’nin 18 yıllık Akademi
deneyimini sonlandıran” KHK ile BTS Bakanlığı’na bağlanan Türkiye Bilimler Akademisi - TÜBA – Kuruluş Öyküsü (Prof. Dr. İlhan
Tekeli),
Bir ulusal gözlemevi kurulması fikrinin 1978’de oluşmasından
sonra ülkemizde astronomi ve astrofizik araştırma altyapısına güçlü bir destek
oluşturan TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi’nin
1997’de açılması (Prof. Dr. Zeki Aslan),
Kökeninde 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonucu ortaya çıkan
“kripto cihazı” geliştirilmesi gereksinimi olan sürecin, “Yarıiletken
Teknolojisi Araştırma Laboratuvarı – YİTAL”in kurulmasını da içerecek biçimde Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma
Enstitüsü’ne evrilmesi (Doç. Dr. C. Güner Omay),
Üniversite ve araştırma kurumlarının yüksek kapasiteli
ağlarla birbirlerine bağlanmaları günümüzün olmazsa olmaz bir altyapısıdır.
1996 yılında kurulan Ulusal Akademik Ağ
ve Bilgi Merkezi-ULAKBİM, ülkemizin bu gereksinimini karşılamaktadır (Doç.
Dr. Tuğrul Yılmaz),
Sanayi Ar-Ge faaliyetlerinin arttırılması amacıyla hibe
desteklerini yürütmek üzere 1995 yılında kurulan Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı – TİDEB (Müfit Akyos)
ve 1996-2006 arasında uygulanan ve üniversite-sanayi odaklı altyapıların ve
işbirliklerinin kurulmasında önemli işlevi olan Üniversite-sanayi Ortak Araştırma Merkezleri Programı – ÜSAMP
(Mahmut Kiper) önemli başarı örnekleridir,
Ülkemizin uluslararası
ölçütlerde ilk teknopark kurulması öyküsünün ayrıntısıyla anlatıldığı MAM Teknopark ve Teknoloji Geliştirme
Merkezi (Ömer Kaymakçalan),
TÜBİTAK
Popüler Bilim Kitapları projesi (Prof. Dr. M. Ali Alpar), 1993
yılı sonbaharında oluşan TÜBİTAK Bilim Kurulu’nu aldığı ilk kararlardan
birisidir. Görevleri arasında bilimi halka tanıtmak da olan TÜBİTAK’ın bu en
güçlü aracı, 2013’de yetişkinler için popüler bilim kitapları yayınlamaktan
vazgeçilmesiyle son buldu,
Bilimsel gelişmişlik
göstergelerinden birisi olan bilimsel yayınların sayısını arttırmak amacıyla
1986’da başlatılan teşviklerin 1993’de Uluslararası
Bilimsel Yayınları Teşvik Programı ile geliştirilmesi (Halime Atamer),
1972’de kurulan Savunma Sanayi
Araştırma Geliştirme Enstitüsü – SAGE’nin günümüze uzanan öğrenme sürecini
kapsayan başarı öyküsü (Gökmen Mahmutyazıcıoğlu),
1950’de kurulan ancak son 15
yılda kullanılan Ankara Rüzgar Tüneli’nin
maceralı geçmişi (Emel Özdemir).
Bütün bu başlıklar son 15 yılda kaybettiklerimizi daha iyi
anlamamız için yeterli örnek oluşturmaktadır sanırım. Yalnızca bu bile kitabı
edinmeniz ve okumanız için yeterli bir neden olsa gerek.
Aykut
Göker’i doğum gününde anıyoruz.
12
Mart 2017, Pazar, 14.00 – 18.00. Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi
Geleceğimizin
kararmaması için HAYIR!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder