“Değer Kazandırılmış Tarım” tarımsal girişimciler ve kırsal kalkınma için önemli bir stratejidir.
Her yaz yaklaşık bir ayımızı
geçirdiğimiz Yusufeli’nin (Artvin) yakın bir köyünde adeta zihinsel ve bedensel
olarak arınmaktayız. Köy ne verirse onunla yetinerek geçirdiğimiz sürede
sessizliğin, dinginliğin tadını çıkartıp, geceleri uzun uzun samanyolunu seyredip,
karanlığın içinden gelen seslerden doğanın devinimini duyumsamaya çalışıyoruz. Gün
boyu bulutları ve değişen renkleri ile izlediğimiz dağların eteklerinde
Çoruh’un akmakta olduğunu bilmek güzel. Okumak, düşünmek için çok uygun bir
ortam.
Yusufeli birkaç yıla kadar
baraj suları altında kalacak. Önüne set çekilen Barhal Çayı ve Çoruh Nehri
küskün, isteksiz akıyor izin verildiği oranda. Yusufeli şimdilik kamulaştırma
bedellerinin telaşı ile köpürtülmüş bir ekonomik canlılık içinde yaşıyor. Sanki
birkaç yıla yok olmayacakmış, boşalan köyleri, yok olan doğası, bir daha
tadılamayacak turfanda üzümleri, ballı incirleri, tesbih tanesi gibi dağılacak
insanlarıyla yalnızlığa gömülmeyecekmiş gibi. Olsun önemli olan, son yıllarda
üzerinde oluşturulan zoraki meyve bahçeleri ve derme çatma yapılarıyla değeri
arttırılmaya çalışılmış arazilerden edinilecek kamulaştırma gelirleridir.
Sonrası …? Hiç olmayacak bir seçimle dağların tıraşlanmasıyla oluşturulmaya
çalışılan (iyi bir hafriyat getirisi olmalı) alanda yeni bir Yusufeli kurulur,
yaşam devam eder (mi?). Çoruh ve Barhal’ından, insanlarıyla kaybolan yerel
kültüründen yoksun, tarihini, doğasını yitirmiş olsa da.
“mayişi var neden çalışsın ki”
Köyün uzun süre belediye
olmasından kaynaklanan önemli bir geçmişi olsa da bugün giderek küçülmekte ve
nüfusu azalmaktadır. Ekilecek geniş arazileri olmasa da sebze ve meyve
yetiştirilmeye uygun bir iklimi var. Ancak birkaç arıcının ürettiği bal dışında
pazara çıkartabildiği tarımsal bir ürünü yok.
Her aile kendisi için üretiyor. Tarım hemen bütünüyle doğaya bağımlı (bu
yıl vuran dolu bütün bahçeleri tahrip etmiş). Az sayıda traktör ve tarım aracı
kullanılıyor. Adeta yüzyıllar önceki yöntemlerle sürdürülen tarımda, sahip
olunan ampirik bilgiler bile azalan nüfus nedeniyle aktarılamıyor yeni
kuşaklara. Bir zamanların sınıfları dolu
lisesinde şimdilerde yirmiye, ilköğreniminde ise yüze yakın öğrenci var. Bu
iktidarın idari düzenlemeleri ile mahalle konumuna gelen köy bunun bütün
olumsuzluklarını yaşıyor. Genel görünüm, bakımsız bir çevre. Ancak son yıllarda
köy dışından girdilerle iki-üç katlı her türlü estetikten ve çevre ile uyumdan
yoksun betonarme binalar artmakta. Kaldığımız iki katlı küçük konak son
yıllarda yerel ustalara onartılarak yıkılmaktan kurtarılmış. Köyün tescil
edilmiş tek yapısı.
Köyün ekonomisi çoğunlukla
hükümetin değişik adlar altında yaptığı “sosyal yardımlarla” dönüyor. Bu durum
yerel deyişle “mayişi var neden çalışsın ki” olarak özetleniyor. Yörede
tamamlanan onlarca HES’in el koyduğu su havzaları nedeniyle yağış durumuna göre
bir ay, yirmi günde bir sulanabiliyor bağ ve bahçeler. Yıllardır bir göletle
çözülememiş köyün sulama sorunu. Köyün yaylasında devlet desteği ile
oluşturulan bodur ceviz bahçelerinin çoğu şehirde yaşayanların.
Genç Çiftçi Projelerinin
Desteklenmesi Programı
Tarımda nüfus azalması, köyden
kente süren göç ve tarımın gerile(til)mesi bilinen gerçeklerimiz. Buna karşı
Genç Çiftçi Projelerinin Desteklenmesi Programı uygulamaya sokulan yeni bir
proje. Kırsal alanda ikamet eden 18-40 yaş aralığında
tarımsal faaliyet gösteren veya göstermek isteyen kişilere 30.000 TL hibe
destek verilecek programa 378 bin genç çiftçi başvurmuş. Başvuruların 370 bininin hayvansal üretim
konusunda olduğu dikkate alındığında arıcılık, kanatlı, ipek böceği
yetiştiriciliği, meyvecilik, seracılık ile tıbbi ve aromatik bitki
yetiştiriciliği konularında başvuruların 8.000’le sınırlı olduğu anlaşılıyor. Bu
yıl için 450 milyon liralık kaynak kullandırılacağına göre “Projesi kabul edilen genç çiftçilere destek verilecek“ dense
de yaklaşık 15.000 kişinin bu hibeden yararlanacağı tahmin edilebilir.
Tarımın
(köylünün) sorunları keşke bu kadar kolay çözülebilseydi. Yöntem bu iktidarın
“sosyal yardımla” para dağıtma yaklaşımına çok uygun. Korkarım sonuç 2003
yılında başlatılan ve Şubat 2016’da başarısızlığı nedeniyle bitirilen Tar-Gel Projesi gibi olmasın (bkz. Bir projenin (Tarımsal Yayımı Geliştirme Projesi – Tar-Gel)
trajik sonu ve Türkiye tarımının durumu, http://inovasyonheryerde.blogspot.com.tr). Hemen
hiçbir konuyu bilimsel yaklaşıma, teknolojik gelişmelere ve dünyadaki başarılı
örneklere uygun olarak ele alma becerisi gösteremeyen iktidardan beklenmese de kırsal
kalkınmada önemi nedeniyle tarımsal ürünlere değer katılması konusuna değinmek
istedim.
Tarımsal ürünlere
değer katmak
“Değer Kazandırılmış
Tarım-DKT” tarımsal girişimciler ve kırsal kalkınma için önemli bir
stratejidir. Değer katma, bir ürünü ilk halinden daha değerli bir biçime
değiştirmek veya dönüştürmek olarak tanımlanabilir. Örneğin, buğdayın önce una
sonra ekmeğe dönüştürülmesi. Bu bağlamda temizleme, işleme, paketleme, pişirme,
öğütme, kurutma vb işlemlerle tarımsal ürünlere değer katılabilir.
Günümüzde yerel (ekolojik)
ürünler DKT’nin önemli bir bileşeni olup genişleyen bir pazara sahiptir. Ürünlere değer katmakta yenilik ve
koordinasyon iki önemli araçtır. Ürün çeşitleri veya üretim teknolojileri
geliştirilmesi yoluyla yapılacak yeniliklerle değer katılabileceği gibi
“tarladan pazara” kadar olan sürecin üretici ve tüketici yararına yeniden
tasarımı ile de değer katılabilir.
Pazarın talebini
dikkate alan özgün ürünler daha fazla değer katacaktır. Ürün değerini
arttırmada gıda güvenliği kurallarına uyum (sertifikasyon), ürün reçetesinin ve
pazar potansiyelinin belirlenmesi önemlidir.
Küçük işletme olarak
başlamak, yüksel kaliteli ürün hedeflemek, pazarın talebini dikkate almak, bir
aile işletmesi yaratabilmek, planlama yapmak, yeterli sermayeyi oluşturmak,
bilgilenmek başarı için zorunlu konulardır.
Günümüzde küçük
işletmelerin “tarladan pazara” sürecinin
her aşamasından daha fazla pay alabilmek için doğrudan satış, sipariş esaslı
veya e-ticaret gibi araçları vardır. Aile tarımının, “küçük işletme yönetim
sistemi” ile yönetilmesi, ilaç ve kozmetik sanayisi için aromatik bitkilerin
üretimine yönlendirilmesi, bölgesel “yenilikçi tarım/gıda merkezleri”
oluşturularak desteklenmesi, kümeleşme ve kooperatifleşme ile organize
edilmeleri değer katma sürecini destekleyecektir.
Merzifon,
Gümüşhacıköy ve Suluova’dan bir grup kadının kurduğu ve el emeği yerel tarımsal
ürünlerini Amesia markası ile pazarladıkları kooperatif (Amesia
Çalışan Kadın Arılar Grubu http://www.amesia.com.tr/index.php) buna güzel bir örnek oluşturmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder