Bilim insanları araştırmalarının sonuçlarının etik ikilemleri ile ve bilimin yönetişimindeki sorumluluklarıyla daha çok yüzleşmek durumundadırlar.
Geliştirilen her teknoloji aynı zamanda politika (güç olarak
da okunabilir) da içerir. Örneğin, kitlesel üretim sistemi, nano-teknoloji,
otomobil, radyo-T.V., cep telefonu, insansız hava araçları gibi sistem ve
ürünlerin içerdiği teknolojilerin çevreden sağlığa, iletişimden ulaşıma, eğitimden yoksulluğa
yaşamımızın her alanına olumlu ya da olumsuz etkileri olabilir. Kısacası
teknolojik gelişme sürdükçe teknolojinin yaşamımızda giremeyeceği hiçbir alan
yoktur. Bu durumda zararlarını gidermek veya sınırlamak için ilk akla gelen
kullanımıyla ilgili düzenlemeler oluşturmak olabilir. Nitekim ulusal ve
uluslararası standartlar, yasalar ve kullanım düzenlemeleri ile etik değerler,
insan hakları, bireysel haklar gibi etkilerle “zararları” engellenmeye ya da en
aza indirilmeye çalışılıyor. Ancak ulusal zaferler, dev çıkarlar söz konusu
olduğunda bin bir yalanla teknolojiler en zararlı yönleriyle göz kırpmadan
kullanılabiliyor. Yakın tarihin atom bombaları, Irak ve Suriye savaşları bunun
en kanlı kanıtları. Yani insanlık kendi koyduğu kuralları güç ve çıkar uğruna
kolayca bozabiliyor.
1980 -90’larda bilim
ve teknoloji çevrelerinde biyoloji, genetik ve üreme teknikleri etrafında
oluşan biyoetik tartışmaları ve bunu izleyen nanoteknolojilerin günlük yaşamda
kullanılabilirliği tartışmaları günümüzde de “sorumluluğun” bilim adamları ile
dışlarındaki dünya arasında hâlâ tartışma konusu olduğunu göstermektedir. Bilim
insanları araştırmalarının sonuçlarının etik ikilemleri ile ve bilimin
yönetişimindeki sorumluluklarıyla daha çok yüzleşmek durumunda kalmaktadırlar.
Bu bağlamda Dr. René von Schomberg tarafından “günümüzün baskın varsayımına karşın yeniliğin
doğrudan iyilik içermediği ve toplumsal bir sonuç oluşturmadığı” düşüncesinden
hareketle “Sorumlu Araştırma ve Yenilik (SAİ) - Responsible Research and Innovation (RRI)” kavramı
geliştirilmiştir.
Avrupa siyasa çevrelerinde
AB Araştırma ve Yenilik Programı (Horizon 2020) altında giderek önem kazanan
SAİ, “bilimsel ve teknolojik gelişmelerin
toplumla uygun bir bileşim oluşturmasını sağlamak için toplumsal aktörlerin ve
yenilikçilerin etik kabuller, sürdürülebilirlik ve yenilik süreçlerinin ve
pazarlanabilir ürünlerin toplumsal gerekliliği bakış açısıyla karşılıklı olarak
sorumlu oldukları şeffaf ve etkileşimli bir süreç” olarak tanımlanmaktadır.
Bu kavramdan hareket ederek çocuklarımıza daha eğitimin ilk
aşamalarında bütün yaratıcılık ve geliştirme faaliyetlerinde “sorumluluğu” esas
almaları öğretilebilir mi? Yenilik bağlamında ele alındığında, kavram
geliştirmeden başlamak üzere “teknoloji değerlendirme matrisi” ölçütleri
arasına yalnızca pazar başarısını esas alan ölçütlerin yanı sıra “sorumluluk”
kavramını esas alan ölçütlerin de konulması durumunda toplumsal yararın öne
çıkacağı açıktır. Ütopik ve naif mi?
Neyse
ki bu yolda çalışmalar var. 7. ÇP kapsamında sürmekte olan IRRESISTIBLE Projesi’nde (http://www.irresistible-project.eu/index.php/tr/) gençlerde toplum ve araştırma arasındaki ilişki
konusunda farkındalığın arttırılması amacıyla Sağlıklı
Yaşlanma, Genombilim ve Denizbilim, İklim Değişikliği, Yenilenebilir Enerji ve
Sürdürülebilirlik, Nanoteknoloji
başlıklarında öğretim programları hazırlanmaktadır.
Projede bu amaç ,”güncel bilimsel konu ve
araştırmaların programa dahil edilerek örgün (okul) ve yaygın (bilim merkezi,
müze, şenlik vb. ) eğitim yaklaşımlarının birleştirilmesi ile
başarılacaktır. Bu yöntemle öğrenciler bilime aşina olarak SAİ konuları
üzerine tartışmaya teşvik edileceklerdir.” olarak tanımlanıyor.
Türkiye’den Boğaziçi Üniversitesi olmak üzere 10 ülkeden 14
ortağın katıldığı projede, üniversiteler, eğitim ve bilim enstitüleri ve bilim
merkezleri (İTÜ Bilim Merkezi) projenin ortakları arasında bulunuyor.
Proje yaklaşık 10.000 öğrenciye bilimsel
araştırmanın sosyal etkileri üzerine düşünme imkanı verecek, öğrenciler bir
araştırma laboratuvarını ziyaret edecek ve programın sonunda toplum ve
araştırmanın ilişkisini yansıtan bir sergi düzenleyecektir.
Proje kapsamında Nanoteknoloji Uygulamalarında ‘Sorumlu
Araştırma ve İnovasyon’ Sergisi; 16 okul, 156 öğrenci ve 65 etkileşimli ürünle
1 ve 2 Nisan 2016 tarihlerinde İTÜ Bilim Merkezinde gerçekleşti.
Dinsel ağırlıklı eğitimle beyinleri iğdiş edilen
çocuklarımızın ancak “hacı robot” geliştirebildikleri düşünüldüğünde
çocuklarımızın çağdaş laik bir eğitim içinde bütün yaratıcılıklarını ortaya
çıkartacakları bir iklimin oluşturulması ve “sorumluluk” kavramını esas alan
toplumsal boyutlu bilim ve yenilik projelerini hayata geçirecekleri bir sistemi
oluşturmak gerekiyor.
Meraklısına: Von Schomberg, Rene ( 2013). "A vision of responsible
innovation
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder