10 Nisan 2017 Pazartesi

Aykut Göker 79 Yaşında…


“Bölgesinde ve dünyada âdil ve kalıcı bir barışın tesisi için çaba gösteren; demokratik ve âdil bir hukuk sistemine sahip; yurttaşları ülkelerinin geleceğinde söz ve karar sahibi; sağlık, eğitim ve kültür gereksinimlerinin karşılanması devletçe güvence altına alınmış; sürdürülebilir gelişmeyi gözeten; gelir dağılımı dengeli; üretken ve net katma değerini, kendi beyin gücüne dayanarak artırabilen bir Türkiye’ tasavvurunun asgarî müşterek olarak kabûlü niçin mümkün olmasın?”                                   

Aykut Göker - 2004


Dostları, yoldaşları, çalışma arkadaşları ve okurları 18 Kasım 2016’da kaybettiğimiz Aykut Göker için değerbilirliğin güzel bir örneğini vererek, Onu 79. yaş gününde (12 Mart 2017, Pazar) Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde bütün yönleriyle ele alındığı bir etkinlikte andılar. Etkinliğin geniş bir özetini sunuyoruz.
“21. Yüzyıla İlk Giren Adam”
 Prof. Dr. Bilsay Kuruç  konuşmasında Onu özetle şu sözlerle andı, “Aykut Göker, devrimci düşünceye sahipti ve bu onun çağı anlamasında, doğru değerlendirmesinde kılavuzdu. Kendine bilim, akıl ve sistemik bütünlükle vazgeçilmez bir yol açmış ve 20. yüzyılı oradan bakarak çözmüştü. Ve yeni bir dünyanın, 21. yüzyılın gelmekte olduğunu aynı sistemik bütünlük içinde hepimizden önce kavramıştı. Oraya, toplumca gecikmeksizin adım atmayı gelecekte var olabilmemiz için kaçınılmaz görüyordu. 
Dünya, 20.yüzyılı tüketirken sistemik boyutta krizler yaşıyordu. Kapitalizm bunları, özellikle bilimsel yaratıcılık damarını geliştirerek aşmaya özen gösteriyor[du]. Ancak, bu ilerlemenin yanı sıra insanlığa bir “insani değerler projesi” sunmuyordu. Kalınlaşan kabuk toplumun bilim, akıl, insani değerler ve sistemik bütünlüğün yollarına erişebilmesiyle, kısacası, kendi kendini aşma iradesiyle kırılacaktı.”
Aykut Göker ‘adap’tır
 Müfit Akyos, Aykut Göker’in ‘adap’ kavramının karşılığını mühendisliğinden yöneticiliğine, yurtseverliğinden sosyalistliğine, barışı savunmasından mahpusluğuna, yazarlığından bilgi üretmesine ve günlük yaşamının her noktasına taşıdığını vurgulayan bir konuşma yaptı.
 Barış Demokrasi ve Sosyalizm Mücadelesi
 Emin Gök’ün yönettiği ilk oturumda Aykut Göker’in teknik eleman örgütlenmesi ve mücadelesini Haluk Orhun, “TÜTED’li (Tüm Teknik Elemanlar Derneği) Yıllar”, barış-demokrasi-sosyalizm mücadelesini Neşet Kocabıyıkoğlu, “TİP’li (Türkiye İşçi Partisi) Yıllar”, barış mücadelesini hapishane arkadaşı Prof. Gencay Şaylan, “Barış Derneği Yılları”,  barış-demokrasi-sosyalizm mücadelesinin bilim ve sanatsız olamayacağını gösteren çalışmalarını Prof. Raşit Kaya “Bilim Sanat’lı Yıllar” başlıkları altında ve dönemin fotoğrafları eşliğinde anlattılar.
 Ulusal Bilim Teknoloji ve Yenilik Politikalarına katkıları
 Ülkemizin bilim ve teknoloji politikalarının geniş katılımlı kadrolarca oluşturulmaya başlandığı, bu heyecanın hissedildiği bir dönem olan 1990-2000 yılların en çalışkan ve öndeki isimlerinin başında gelmektedir Aykut Göker.
 TÜBİTAK’ta Başkan Yardımcısı (1993-1998)  Prof. Dr. Ahmet Şevket Üçer, aynı dönemde TÜBİTAK Bilim ve Teknoloji Daire Başkanlığı yapmakta olan Aykut Göker’in “bilim ve teknolojiye egemen bir ülke yaratmak” idealini yaşama geçirmek için gösterdiği çabalara verdiği örneklerde,  “Türk Bilim ve Teknoloji Politikaları: 1993-2003 dokümanına yaptığı katkıların, bu dokümanın gelişimini sistematik ve anlaşılır şekilde üyelere aktarılmasında, değerlendirmelerinde sağladığı kolaylığın, ‘TÜBİTAK Bilim ve Teknolojide Atılım Projesi’  dokümanının raportörlüğünün, “TÜBİTAK’ın Bilim ve Teknoloji Strateji ve Politika Çalışmaları Dizisi” adı altında yayımlanan raporlara yaptığı katkının, ‘TÜBA-TÜBİTAK-TTGV Bilim Teknoloji Sanayi Tartışmaları Platformu çalışmalarında birçok konu uzmanını bir araya getirmesinin” altını çizdi.
 Yaşamından kesitler kendi fotoğraf arşivinden yararlanarak Serpil Yıldız tarafından hazırlanan 15 dakikalık saydam gösterisi ile sunuldu.

Öğrenen, Öğreten, Örgütleyen Aykut Göker

Atila Çınar’ın yönettiği anmanın ikinci oturumunda “Aykut Göker’de Politik Süreklilik ve Değişim – Öğrenen, Öğreten, Örgütleyen” başlıklı konuşmasında Tülay Akarsoy Altay,  Aykut Göker’i birbiriyle bağlantılı üç özelliğiyle anlattı. İlki, “hep öğrendi” ve  “yeterince anlayabildim mi; anlamışsam, anlatabildim mi?” diye sordu. İkincisi “paylaşımcı ve öğreten” yanıdır. Bu yanını tamamlamak üzere “Görev aldığı her alanla sistematik bir arşiv oluşturarak tarihe belge bırakmaya çalıştı”. Üçüncü özelliği “örgütleyen” yanıdır.
T. A. Altay, Onun politik sürekliliğinin yanı sıra en önemli özelliği olan değişime açık olmasına ilişkin olarak “Unutmamak gerekir ki, hayatın hangi alanında olursa olsun, gelişme, basit bir teknik değişim süreci değildir; pek çok toplumsal, siyasi, ekonomik faktöre bağlıdır.” sözlerine işaret etti.

Yönetici Olarak Aykut Göker

Sümerbank’taki mesleki çalışmalarında ve toplumsal muhalefet hareketleri içerisinde Aykut Göker’i yakından tanıyan Soner Kozan, Onun iki darbeye (12Mart 1971 ve 12 Eylül 1980) rastlayan yaklaşık on yıllık çalışma döneminde bir yandan “TÜTED’de Başkan olarak, Barış Derneği’nde, TİP’de Milletvekili adayı olarak Bağımsızlık, Demokrasi ve Sosyalizm mücadelesi içerisinde yer alırken aynı zamanda Sümerbank’ta yoğun mesleki çalışmalar” yaptığını belirterek bu dönemde, yaşadığı bürokratik baskı ve zorluklara karşın “Hiçbir konuda taviz vermemiştir.” dedi. Aykut Göker’in yönetim anlayışını ise şöyle değerlendirmektedir S. Kozan, “Karma ekonomik yapı içerisinde de kalkınmanın mümkün olabileceğini o tarihlerde de anlatır, ancak bunun kamu öncülüğünde planlama ile sağlanabileceğini savunurdu. İthal ikamesi sağlayan katma değeri yüksek projelere öncelik verilirdi. Kuruluş yeri olarak geri kalmış bölgeler tercih edilirdi. İyi yönetici iyi bir teknisyen olduğu kadar iyi de bir eğitmendi. Araştırmacı bir kişiliğe sahipti. Çalışanlar arasında din, etnik, siyasi görüş ve cinsiyet ayrımı gözetmezdi. İş yerinde genellikle düz siyaset konuşmaz kendi siyasi görüşünü de empoze etmeye çalışmazdı.”   

Baba ve Dede Olarak Aykut Göker

Göker ailesi adına kızı Psikiyatrist Dr. Ceren Göker “Baba ve Dede Olarak Aykut Göker” başlıklı konuşmasında “kahramanını” anlattı bütün içtenliğiyle. Eşi Neşe’nin her aşamasında birlikte olduğu mücadelelerle dolu yaşamında iki çocuğuna (Ceren ve Boran) her şeye karşın ne denli örnek ve iyi bir baba olduğunu öğreniyoruz bu konuşmadan. Daha sonra da Çınar’ın ve Yağmur’un yaramaz dedeleri olduğunu. Paylaşımcı düşünce yapısını aile ilişkilerine de uyguladığını ve evde de yaşamı paylaştığını. Ama Yağmur’un sezgileriyle söylediği gibi “Dede gitti”.
Bilim ve sanatın iç içeliğini yansıtan ve Aykut Göker’in sevdiği şiirleri, anmanın sunuculuklarını da yapan Emine Orhun ve Şahin Ergüney okudular, hep birlikte söylenen türküleri ise Tuncer Tercan seslendirdi.


Düzenlemenin en önemli yanı her noktasına kadınların elinin değmiş olmasıydı. Onların bütün sevgi ve becerileriyle donattıkları ikram masası Aykut “abinin” de beğeneceği lezzet ve düzendeydi. Geçmişi geleceğe bağlayan kuşaklardan oluşan bir grubun bütün beceri ve özverileriyle tam bir imece anlayışı ile düzenledikleri anma Onun için kalkan kadehlerle son buldu.

HBT Sayı 53, 31 Mart 2017
Bu yazı herkese bilim teknoloji Dergisi'nde yayınlanmıştır ( Sayı: 53, Tarih: 31 Mart 2017). 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder