“Bölgesinde ve dünyada âdil ve kalıcı bir barışın tesisi için çaba gösteren; demokratik ve âdil bir hukuk sistemine sahip; yurttaşları ülkelerinin geleceğinde söz ve karar sahibi; sağlık, eğitim ve kültür gereksinimlerinin karşılanması devletçe güvence altına alınmış; sürdürülebilir gelişmeyi gözeten; gelir dağılımı dengeli; üretken ve net katma değerini, kendi beyin gücüne dayanarak artırabilen bir Türkiye’ tasavvurunun asgarî müşterek olarak kabûlü niçin mümkün olmasın?”
Aykut Göker - 2004
Dostları, yoldaşları, çalışma
arkadaşları ve okurları 18 Kasım 2016’da kaybettiğimiz Aykut Göker için
değerbilirliğin güzel bir örneğini vererek, Onu 79. yaş gününde (12 Mart 2017,
Pazar) Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde bütün yönleriyle ele
alındığı bir etkinlikte andılar. Etkinliğin geniş bir özetini sunuyoruz.
“21. Yüzyıla İlk Giren Adam”
Prof.
Dr. Bilsay Kuruç konuşmasında Onu özetle
şu sözlerle andı, “Aykut
Göker, devrimci düşünceye sahipti ve bu onun çağı anlamasında, doğru
değerlendirmesinde kılavuzdu. Kendine bilim, akıl ve sistemik bütünlükle
vazgeçilmez bir yol açmış ve 20. yüzyılı oradan bakarak çözmüştü. Ve yeni bir
dünyanın, 21. yüzyılın gelmekte olduğunu aynı sistemik bütünlük içinde
hepimizden önce kavramıştı. Oraya, toplumca gecikmeksizin adım atmayı gelecekte
var olabilmemiz için kaçınılmaz görüyordu.
Dünya,
20.yüzyılı tüketirken sistemik boyutta krizler yaşıyordu. Kapitalizm bunları,
özellikle bilimsel yaratıcılık damarını geliştirerek aşmaya özen gösteriyor[du].
Ancak, bu ilerlemenin yanı sıra insanlığa bir “insani değerler projesi”
sunmuyordu. Kalınlaşan kabuk toplumun bilim, akıl, insani değerler ve sistemik
bütünlüğün yollarına erişebilmesiyle, kısacası, kendi kendini aşma iradesiyle
kırılacaktı.”
Aykut Göker ‘adap’tır
Müfit
Akyos, Aykut Göker’in ‘adap’ kavramının karşılığını mühendisliğinden
yöneticiliğine, yurtseverliğinden sosyalistliğine, barışı savunmasından
mahpusluğuna, yazarlığından bilgi üretmesine ve günlük yaşamının her noktasına
taşıdığını vurgulayan bir konuşma yaptı.
Barış
Demokrasi ve Sosyalizm Mücadelesi
Emin Gök’ün yönettiği ilk oturumda Aykut Göker’in teknik
eleman örgütlenmesi ve mücadelesini Haluk Orhun, “TÜTED’li (Tüm Teknik
Elemanlar Derneği) Yıllar”, barış-demokrasi-sosyalizm mücadelesini Neşet
Kocabıyıkoğlu, “TİP’li (Türkiye İşçi Partisi) Yıllar”, barış mücadelesini
hapishane arkadaşı Prof. Gencay Şaylan, “Barış Derneği Yılları”, barış-demokrasi-sosyalizm mücadelesinin bilim
ve sanatsız olamayacağını gösteren çalışmalarını Prof. Raşit Kaya “Bilim Sanat’lı
Yıllar” başlıkları altında ve dönemin fotoğrafları eşliğinde anlattılar.
Ulusal
Bilim Teknoloji ve Yenilik Politikalarına katkıları
Ülkemizin bilim ve teknoloji politikalarının geniş katılımlı
kadrolarca oluşturulmaya başlandığı, bu heyecanın hissedildiği bir dönem olan
1990-2000 yılların en çalışkan ve öndeki isimlerinin başında gelmektedir Aykut
Göker.
TÜBİTAK’ta Başkan Yardımcısı (1993-1998) Prof. Dr. Ahmet Şevket Üçer, aynı dönemde
TÜBİTAK Bilim ve Teknoloji Daire Başkanlığı yapmakta olan Aykut Göker’in “bilim ve teknolojiye egemen bir ülke
yaratmak” idealini yaşama geçirmek için gösterdiği çabalara verdiği
örneklerde, “Türk Bilim ve Teknoloji
Politikaları: 1993-2003 dokümanına yaptığı katkıların, bu dokümanın gelişimini
sistematik ve anlaşılır şekilde üyelere aktarılmasında, değerlendirmelerinde
sağladığı kolaylığın, ‘TÜBİTAK Bilim ve Teknolojide Atılım Projesi’ dokümanının raportörlüğünün, “TÜBİTAK’ın
Bilim ve Teknoloji Strateji ve Politika Çalışmaları Dizisi” adı altında
yayımlanan raporlara yaptığı katkının, ‘TÜBA-TÜBİTAK-TTGV Bilim Teknoloji
Sanayi Tartışmaları Platformu çalışmalarında birçok konu uzmanını bir araya
getirmesinin” altını çizdi.
Yaşamından kesitler kendi fotoğraf arşivinden yararlanarak
Serpil Yıldız tarafından hazırlanan 15 dakikalık saydam gösterisi ile sunuldu.
Öğrenen,
Öğreten, Örgütleyen Aykut Göker
Atila Çınar’ın yönettiği anmanın ikinci oturumunda “Aykut
Göker’de Politik Süreklilik ve Değişim – Öğrenen, Öğreten, Örgütleyen” başlıklı
konuşmasında Tülay Akarsoy Altay, Aykut
Göker’i birbiriyle bağlantılı üç özelliğiyle anlattı. İlki, “hep öğrendi” ve “yeterince anlayabildim mi; anlamışsam,
anlatabildim mi?” diye sordu. İkincisi “paylaşımcı ve öğreten” yanıdır. Bu yanını tamamlamak
üzere “Görev aldığı her alanla sistematik bir arşiv oluşturarak tarihe belge
bırakmaya çalıştı”. Üçüncü özelliği “örgütleyen”
yanıdır.
T.
A. Altay, Onun politik sürekliliğinin yanı sıra en önemli özelliği olan
değişime açık olmasına ilişkin olarak “Unutmamak
gerekir ki, hayatın hangi alanında olursa olsun, gelişme, basit bir teknik
değişim süreci değildir; pek çok toplumsal, siyasi, ekonomik faktöre bağlıdır.”
sözlerine işaret etti.
Yönetici
Olarak Aykut Göker
Sümerbank’taki mesleki çalışmalarında ve toplumsal muhalefet
hareketleri içerisinde Aykut Göker’i yakından tanıyan Soner Kozan, Onun iki darbeye (12Mart 1971 ve 12 Eylül 1980)
rastlayan yaklaşık on yıllık çalışma döneminde bir yandan “TÜTED’de Başkan olarak, Barış Derneği’nde, TİP’de
Milletvekili adayı olarak Bağımsızlık, Demokrasi ve Sosyalizm mücadelesi
içerisinde yer alırken aynı zamanda Sümerbank’ta yoğun mesleki çalışmalar” yaptığını
belirterek bu dönemde, yaşadığı bürokratik baskı ve zorluklara karşın “Hiçbir
konuda taviz vermemiştir.” dedi. Aykut Göker’in yönetim anlayışını ise şöyle
değerlendirmektedir S. Kozan, “Karma ekonomik yapı içerisinde de kalkınmanın
mümkün olabileceğini o tarihlerde de anlatır, ancak bunun kamu öncülüğünde
planlama ile sağlanabileceğini savunurdu. İthal ikamesi sağlayan katma değeri
yüksek projelere öncelik verilirdi. Kuruluş yeri olarak geri kalmış bölgeler
tercih edilirdi. İyi yönetici iyi bir teknisyen olduğu kadar iyi de bir
eğitmendi. Araştırmacı bir kişiliğe sahipti. Çalışanlar arasında din, etnik,
siyasi görüş ve cinsiyet ayrımı gözetmezdi. İş yerinde genellikle düz siyaset
konuşmaz kendi siyasi görüşünü de empoze etmeye çalışmazdı.”
Baba ve Dede Olarak Aykut Göker
Göker
ailesi adına kızı Psikiyatrist Dr. Ceren Göker “Baba ve Dede Olarak
Aykut Göker” başlıklı konuşmasında
“kahramanını” anlattı bütün içtenliğiyle. Eşi Neşe’nin her aşamasında birlikte
olduğu mücadelelerle dolu yaşamında iki çocuğuna (Ceren ve Boran) her şeye
karşın ne denli örnek ve iyi bir baba olduğunu öğreniyoruz bu konuşmadan. Daha
sonra da Çınar’ın ve Yağmur’un yaramaz dedeleri olduğunu. Paylaşımcı düşünce
yapısını aile ilişkilerine de uyguladığını
ve evde de yaşamı paylaştığını. Ama Yağmur’un sezgileriyle söylediği gibi “Dede
gitti”.
Bilim
ve sanatın iç içeliğini yansıtan ve Aykut Göker’in sevdiği
şiirleri, anmanın sunuculuklarını da yapan Emine Orhun ve Şahin Ergüney
okudular, hep birlikte söylenen türküleri ise Tuncer Tercan seslendirdi.
Düzenlemenin
en önemli yanı her noktasına kadınların elinin değmiş olmasıydı. Onların bütün
sevgi ve becerileriyle donattıkları ikram masası Aykut “abinin” de beğeneceği
lezzet ve düzendeydi. Geçmişi geleceğe bağlayan kuşaklardan oluşan bir grubun
bütün beceri ve özverileriyle tam bir imece anlayışı ile düzenledikleri anma
Onun için kalkan kadehlerle son buldu.
HBT Sayı 53, 31 Mart 2017 |
Bu yazı herkese bilim teknoloji Dergisi'nde yayınlanmıştır ( Sayı: 53, Tarih: 31 Mart 2017).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder