Dünya entelektüel birikimi ile ilişkilerimiz zayıflıyor!
Ülkemizde ticari veya siyasi içerikli uluslararası
toplantıların yapılıyor olması, entelektüel dünyanın ülkemize kapılarını
kapatmadığı anlamına gelmiyor. Nitelikli bilgi alışverişinin yapıldığı
uluslararası bilimsel toplantılar artık ülkemizde yapılamıyor. Katılım
olmamasının nedeni yalnızca terörden kaynaklanan can güvenliği endişesi değil.
Uluslararası entelektüel vicdanı temsil eden örgütler ülkemizde süre giden
demokrasi dışı uygulamaları protesto ederek (ülkemizin demokrasi güçlerini
desteklemek amacıyla) gelmiyorlar.
Uluslararası geniş katılımlı toplantılar bir yana daha dar
kapsamlı toplantılara bile birkaç uzman getirtmek olanaksız gibi. Bu durum
günlük yaşama etki etmese de orta ve uzun erimde dünya entelektüel birikimi ile
ilişkilerimizin iyice zayıflaması nedeniyle ülkemizin geleceği üzerinde olumsuz
etkiler doğuracaktır. İlişkilerin yalnızca aydınların, gazetecilerin,
akademisyenlerin kısacası muhaliflerin her fırsatta hapse atılmaları karşısında
uluslararası dayanışma ve destek mesajlarıyla sınırlı kalması ülkemizin hak
etmediği bir ayıptır.
Bu
durum madalyonun bir yüzüdür. Diğer yüzü ise ülkemizin sınırlı sayıdaki
akademisyeninin ve nitelikli beyaz yakalılarının yurt dışına gitmek (göç etmek)
için yollar aramalarıdır. Onların hemen her gün ülkede olmalarından onur
duyulması gerekirken bilgi ve nitelikli ürün üretme ortamlarının sürekli
bozulmaya ve yok edilmeye çalışılması, huzur ve güvenceden yoksun bırakılmaları
“kelebeklerin” göç etmelerinin birincil nedenidir. Üniversitelerimizin içine
düşürüldüğü durum, düşünce özgürlüğünün yok sayılmasının yarattığı baskıcı ortam
onları yaşamlarını yurt dışında sürdürme olanaklarını aramaya yöneltmektedir.
t24’te
11 Ekim 2016 tarihinde yapılan söyleşide önceki ODTÜ rektörü Prof. Ahmet Acar,
Barış İçin Akademisyenlere yapılanlardan hareketle “Anlaşılmaz düzeyde tepki verildi ve bunun Türk
üniversite sistemi açısından çok ciddi maliyetleri oldu. Hem burada, hem yurt
dışında eğitim gören genç akademisyenlerin Türkiye ile ilişkilerini çok olumsuz
etkiledi. Nisan ayında Chicago’da TASSA (Turkish American Scientists and Scholars Association) toplantısı
vardı … her birinin endişesi Barış İçin Akademisyenler’e gösterilen tepkiydi.
Konu TASSA toplantısına damgasını vurdu. Şu anda uluslararası akademik camiadan
çok ciddi tepkiler var, Türkiye’deki birtakım projeler, konferanslar iptal ediliyor
ve senelerdir işbirliği yaptığımız networklerde Türkiye’deki üniversitelere
mesafe konulmaya başlandı, iş yapmaya dair bir isteksizlik ortaya çıktı, diye
açık açık söyleniyor. Böyle bir sıkıntı var. Şu anda Fulbright burslarına
başvuruların patladığını görüyorum. Herkes bir şekilde burs bulayım, tebdili
mekânda ferahlık vardır havasında. Bu geçmişte de yaşandı… 2000’li
yıllarda Türkiye’ye dönmek isteyen insanların sayısı yavaş yavaş artarken şimdi
tersi yönde bir eğilim olduğunu görüyorum. Bundan etkilenmememiz mümkün değil.” demektedir.
Bilim-teknoloji-yenilik
üçlemesinin temelinde doktoralı ve nitelikli insanlar vardır. Kaybettiklerimiz
bunlar ise –ki gelişmiş ülkelerce en çok ve çabucak kabul edilenler onlardır –
vay halimize! Nitelik ve nicelik olarak kadrolarının yetersizliği sorunu ile
karşı karşıya olan üniversitelerimizin bir de var olanları kaybetmesi durumu
daha da ağırlaştıracaktır. Çocuklarına iyi bir eğitim verme gayretindeki
ebeveynler bu durumun farkındalar mı acaba? Çocuklarını kimler eğitecek,
aldıkları eğitimin yaşamda veya uluslararası düzeyde bir karşılığı olacak
mıdır?
2023 Ulusal Bilim ve Teknoloji Politikaları hedeflerini hayata geçirecek olan bugünkü kuşaklar
olacaktır. Orta öğretimin dini esaslara kaydırılmaya çalışıldığı, üniversitelerin
değiştirileceği söylenen YÖK yasası marifetiyle neredeyse doğrudan “tek kişiye”
bağlanmak istendiği bir ortamda hedefler nasıl tutturulabilecektir? Bir yandan
farklı cephelerde sürdürülen savaşlarda kaybettiğimiz gençlerimiz diğer tarafta
adeta üniversite topraklarına gömülmek istenen geleceğin akademisyenleri. Bu
kan kaybı ülkemizin geleceği için büyük bir tehlike oluşturmaktadır.
Bu yazı Herkese Bilim
Teknoloji Dergisi, 28 Ekim 2016, Sayı: 31, Politik Bilim Köşesinde
yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder