Picasso ve Chomsky’nin barışta kesişen yolları
Barış kavramı, savaşın olmaması durumu
gibi eksik ve dar bir tanımlamadan kurtarılıp, adalet ve insan hakları,
eşitlik, özgürlük, gelir dağılımı, cinsiyet eşitliği bağlamlarında ele alınması
ve savunulması durumunda gerçek anlamına kavuşturulabilir. Böylesi bir tanım
esas alındığında günümüzde dünyada ve ülkemizde barıştan söz etmek çok güçtür.
Pasifist bir yaklaşım olarak değerlendirilebilse de barışı yalnızca adaletle
birlikte ele almak bile önemli bir adım olacaktır. A.J. Muste’ın dediği gibi
“pasifist olabilmek için önce devrimci olmak gerekir”.
Rusya – Ukrayna sıcak savaşı, askeri darbelerin şiddet olaylarını körüklediği
Afrika’da silahlı grupların neden olduğu ölümlerin tarihin en yüksek düzeyine
ulaşması, ülkemiz dahil bireysel silahlanmanın ve kadına şiddetin artması,
“kavimler göçüne” dönüşen kitlesel göçler, yukarıda işaret edilen tanım
bağlamında barışın savunulmasını insanlığın öncelikli konusu olmasını
gerektiriyor.
Neredeyse uçan kuşun
karbon ayak izi sürülürken, savaş sanayisinin söz konusu edilmemesinin yanı
sıra günümüz öncü teknolojilerinin
tahrip edici kaynak sorununun hemen bütün devletleri dünyamızla kavgalı
duruma getirmesi çevresel anlamda bir başka şiddet konusudur.
Barış için çaba gösteren kuruluşlardan
birisi de Sydney Üniversitesi’nce barış, adalet ve şiddet karşıtlığını yükseltmek
amacıyla kurulmuş olan Sydney Barış Vakfıdır. Vakfın en önemli etkinliği her
yıl vermekte olduğu Barış Ödülü’dür (Sydney Peace Foundation Peace Prize).
Ödülün üç evrensel ölçütü var; adaletle küresel
barışa katkı; evrensel insan haklarına ulaşma taahhüdü; şiddet içermeyen dil ve
uygulama. Ödül 2023’te İran kadın hakları aktivisti aktrist Nazanin Boniadi’ye
verildi.
Sydney Barış Vakfı’nın kurucusu akademisyen, barış aktivisti ve
yazar Prof. Stuart Rees 2011’de Noam Chomsky’ye Vakfın barış ödülünün
verilmesiyle ilgili olarak “Pablo Picasso, Noam Chomsky ve arkadaşları: Barış
için ilhamlar” başlıklı bir konferans verdi (2012). Konferansında Rees,
“Picasso, Chomsky ve arkadaşları gibi ilham verici hümanistler göz önüne
alındığında, militarizmi sürdürmek, güç kullanımını teşvik etmek, insan
haklarını kötüye kullanmak için gücün tek boyutlu kullanımının politikacıların
önceliklerini ve devam eden faaliyetlerini hâlâ etkileyebileceğine ve sözde
savunma bütçeleri için büyük meblağlarda para ayırmalarına inanmakta
zorlanıyorum. Böyle politikacılar hiç ders almaz mı? Militarizme bağımlılık
ondan vazgeçilemeyecek kadar güçlü mü?” diye soruyor. Konuşmasında
"kişisel olan politiktir" ilkesini benimseyen Picasso ve Chomsky’nin
barış mücadelelerindeki düşünce ve eylem benzerliklerine değinen Rees, aynı
zamanda onların ilham aldıkları ve birlikte mücadele ettikleri arkadaş çevresini
de tanıtıyor. Chomsky'nin on yaşındayken 1938'de okul gazetesinde yayınlanan
ilk makalesinin, faşizm tehdidi ve Barselona'nın düşüşü hakkında olmasıyla bir
yıl önce (1937) Picasso’nun Guernica'yı resmetmiş olması ilginçtir. Chomsky, White House’ın ‘Enemies List’inde yer alan tek bilim
insanı ve filozoftur.
“Diktatörlerin veya kamu ve özel
kurumlardaki zorbaların ve hatta demokratik olarak seçilmiş liderlerin
iddialarının aksine, özgürlük barışı çalışmak ve teşvik etmekle geliştirilir;
yalnızca şiddete başvurmama ilkesini takdir etmekle, ulusları savaşa hazırlamak
ve şiddetle ve özellikle kadınlara karşı şiddetle gizlice işbirliği yapmakla
değil.”
“Adaletle barışı teşvik etmede büyük
zorluk, şiddeti verili durum kabul eden düşünceden başlayıp, her türlü şiddetsizliği
savunmaya geçişle bireylerin düşünme biçimini değiştirmektir.”
“Vatandaşlar, hiçbir güce sahip
olmadıkları şeklindeki kaderciliği, kısıtlama olmaksızın düşünme, konuşma ve
yazma özgürlüğünün yalnızca sanatçıların ilham kaynağı, bestecilerin ruhu, şairlerin
yaşam kaynağı olmadığının, bu olanağın onlara da açık olduğunun farkına vararak
değiştirebilirler.”
Bilge baykuşlar barışın hayalini
kurar. / Akil insanlar bunu sağlar. Stella Cornelius (Avusturalya, Chatswood,
Sydney parkındaki anıtında yer alan plaketten.)
Eylül
barış ayıdır…