İlk kez endüstriyel bir devrim insan zekasına ve aklına rakip olma
olasılığını ortaya çıkarmaktadır ...
İlk üç sanayi devrimi sonrası gelinen
aşamayı Endüstri 4.0 diyerek Almanya isimlendirmiş oldu. Endüstri esas alınarak
ilk üç devrim sırasıyla buhar gücünün üretimde kullanılması, elektriğin
kitlesel üretimi sağlayacak biçimde kullanılması ve bilişim ve elektroniğin
üretimin otomatikleştirilmesinde kullanılması olarak tanımlanmaktadır. İlk iki
devrimi belirleyen nitelik bir enerjinin (buhar ve elektrik) kullanılmasıdır.
Böylece insanın kas gücünü kullanmasını büyük ölçüde elinden alan ilk iki
devrim bu yeteneği makinalara aktarmış oldu. İnsanlığın zihinsel becerilerini
ve yeteneklerini (mühendislik de denilebilir) daha fazla kullanmasına da olanak
tanıdılar. Bütün teknolojik gelişmelerin, üretimin yapılanmasından insanlığın
yaşama biçimine, sosyal ilişkilerden toplumların etkileşimine kadar değişik
oran ve biçimlerde etkisi olmuştur. Ayrıca elektriğin iletişime sağladığı
olanaklarla dünyayı küçülttüğü de söylenebilir.
İnsan aklına rakip
Bilginin belirleyici “enerji” kaynağı
olması nedeniyle Endüstri 4.0’ı diğerlerinden çok daha farklı tanımlamak olası.
Bilginin ve bilişimin sunduğu olanaklarla (gelinen noktada yapay zeka-AI, büyük
veri – big data, nesnelerin interneti – things of internet, bulut – cloud,
ağyapılar – networks) ilk kez bir devrim yine insanların eliyle onu neredeyse
kainatta ayrıcalıklı kılan insan zekasına ve aklına rakip olma olasılığını
ortaya çıkardı. Bir anlamda insanlığın, buharlı gemi ya da elektrikli otomobil
karşısında duyduğu hayranlığın çok ötesinde ve farklı olarak korku ve
şaşkınlığı da içeren karmaşık duygular söz konusudur. Ancak merak insanlık
tarihindeki tüm korkuları yine aşarak soru sormaya, yanıtlarını bulmaya ve
geliştirmeye devam edecektir.
Konu Endüstri 4.0’ın basitçe nesnelerin
(insan (H)-makine (M)-yazılım (SW)) birbiri ile konuşturularak
(H2M-M2M-H&M2SW), % şu kadar verimlilik artışı sağlanacağı, şu kadar milyar
$ kazanılmasından çok daha boyutludur. Bu noktaya birden bire de gelinmiş değildir.
Sinir-bilimden nano-teknolojiye, ileri malzemeden bilişime kadar geniş bir
alandaki gelişmelerin insanlığı (insanlığın bir bölümünü demek daha doğru
olabilir) getirdiği aşamada bir tanımlama yapma gereksinimidir. Önceki dönemin
endüstriyel olanaklarının radikal teknolojik gelişmelerin etkisiyle “tahrip
olması” ve yerlerini alan yenilikçi uygulamaların verimlilik, yönetim ve
yapılanma, yeni işgücü konularında yeni çözümlemelere gerek duyması
akademiyanın da katkısıyla bir modelleme gereksinimini ortaya çıkartmaktadır. Yeni
devrimin modellenmesi, kodifiye olması yani açık bilgi haline dönüşmesi
anlamına gelmektedir.
"arkadan gelenler"
yetişemeyebilir
Ancak devrimin kodlarının açık bilgi
durumuna gelmesi, çok yüksek nitelikler gerektirmesi ve karmaşık yapısı
nedeniyle “arkadan gelenlerin” yetişme olasılığını çok güçleştirecektir.
Endüstri 4.0’a gelinceye kadar süreci yaşayan ve geliştiren ülkeler rekabet
üstünlüğünü ilk kullananlar olarak arayı daha da açacaklardır.
İlk iki devrimde belli yetkinliklere sahip
olmak, niyet ve azmin olması yetişme olasılığını güçlendirmekteydi. İster
kopyalayarak, ister gerek duyulan yetkinlikleri geliştirerek bu olasılığı
yaşama geçiren ülkelerin olduğu da biliniyor. Başta Endüstri 4.0’ın
gerektirdiği “insan tipinin” sahip olması gereken özelliklerin çok farklı
olması ülkemiz gibi eğitim sistemini geleceğe hazırlayamamış olanların şansını
çok azaltmaktadır. Zihinsel, kurumsal, finansal olarak hazırlanılması gereken
özel bir durumla karşı karşıyayız. Endüstri 4.0 birden bire ortaya çıkan bir
durum değil elbette. Bilinçle yaşanan çok nitelikli bir sürecin
(bilim-teknoloji-yenilik) bu sürece yatırım yapıp geliştirenlere sunduğu
gelecek yörüngesidir.
Elbette Endüstri 4.0 ile köklü
değişikliklere uğrayarak yeniden biçimlenecek olan dünyamızın endüstriyel
yaşamında bizim gibi ülkelere de bir yer biçilecektir. Ama korkarım bu yer
önceki endüstri devrimlerinde biçilenlerden daha geride olacaktır.
Bize gelince
Türkiye’nin ağırlıkla imalat yeteneği ile
sınırlı endüstriyel yapısı Endüstri 4.0’a geçmesinin hiç de kolay olmadığına
işaret etmektedir. Bu bağlamda bugünkü yönetimin yalnızca otomotiv sektöründe
oluşturduğu hedefler bile Endüstri 4.0’ın ne denli uzağında olunduğunu
göstermeye yeterlidir. Ülkemizin otomotiv sektörünün hiç azımsanmayacak
tasarım, üretim ve yönetim birikim ve becerilerini örgütleyerek geleceğin
strateji ve ürünlerini hedeflemek yerine bütün gerici yönetimlerin ihtiyacı
olan bir “yapay prestij projesi” olarak Fordist dönemin otomobilini
geliştirmenin peşine düşülmüştür. Özel sektörümüz ne yapıyor derseniz, bakmayın
Endüstri 4.0 raporları yayınlayıp toplantı üstüne toplantı düzenlediğine onlar
dünya üretim sürecinin kendilerine biçtiği rolden memnun görünüyorlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder