20 Mayıs 2016 Cuma

Bilimkurgudan Yaşamın Gerçeğine: Endüstri 4.0



İlk kez endüstriyel bir devrim insan zekasına ve aklına rakip olma olasılığını ortaya çıkarmaktadır ...

İlk üç sanayi devrimi sonrası gelinen aşamayı Endüstri 4.0 diyerek Almanya isimlendirmiş oldu. Endüstri esas alınarak ilk üç devrim sırasıyla buhar gücünün üretimde kullanılması, elektriğin kitlesel üretimi sağlayacak biçimde kullanılması ve bilişim ve elektroniğin üretimin otomatikleştirilmesinde kullanılması olarak tanımlanmaktadır. İlk iki devrimi belirleyen nitelik bir enerjinin (buhar ve elektrik) kullanılmasıdır. Böylece insanın kas gücünü kullanmasını büyük ölçüde elinden alan ilk iki devrim bu yeteneği makinalara aktarmış oldu. İnsanlığın zihinsel becerilerini ve yeteneklerini (mühendislik de denilebilir) daha fazla kullanmasına da olanak tanıdılar. Bütün teknolojik gelişmelerin, üretimin yapılanmasından insanlığın yaşama biçimine, sosyal ilişkilerden toplumların etkileşimine kadar değişik oran ve biçimlerde etkisi olmuştur. Ayrıca elektriğin iletişime sağladığı olanaklarla dünyayı küçülttüğü de söylenebilir.

İnsan aklına rakip

Bilginin belirleyici “enerji” kaynağı olması nedeniyle Endüstri 4.0’ı diğerlerinden çok daha farklı tanımlamak olası. Bilginin ve bilişimin sunduğu olanaklarla (gelinen noktada yapay zeka-AI, büyük veri – big data, nesnelerin interneti – things of internet, bulut – cloud, ağyapılar – networks) ilk kez bir devrim yine insanların eliyle onu neredeyse kainatta ayrıcalıklı kılan insan zekasına ve aklına rakip olma olasılığını ortaya çıkardı. Bir anlamda insanlığın, buharlı gemi ya da elektrikli otomobil karşısında duyduğu hayranlığın çok ötesinde ve farklı olarak korku ve şaşkınlığı da içeren karmaşık duygular söz konusudur. Ancak merak insanlık tarihindeki tüm korkuları yine aşarak soru sormaya, yanıtlarını bulmaya ve geliştirmeye devam edecektir.

Konu Endüstri 4.0’ın basitçe nesnelerin (insan (H)-makine (M)-yazılım (SW)) birbiri ile konuşturularak (H2M-M2M-H&M2SW), % şu kadar verimlilik artışı sağlanacağı, şu kadar milyar $ kazanılmasından çok daha boyutludur. Bu noktaya birden bire de gelinmiş değildir. Sinir-bilimden nano-teknolojiye, ileri malzemeden bilişime kadar geniş bir alandaki gelişmelerin insanlığı (insanlığın bir bölümünü demek daha doğru olabilir) getirdiği aşamada bir tanımlama yapma gereksinimidir. Önceki dönemin endüstriyel olanaklarının radikal teknolojik gelişmelerin etkisiyle “tahrip olması” ve yerlerini alan yenilikçi uygulamaların verimlilik, yönetim ve yapılanma, yeni işgücü konularında yeni çözümlemelere gerek duyması akademiyanın da katkısıyla bir modelleme gereksinimini ortaya çıkartmaktadır.  Yeni devrimin modellenmesi, kodifiye olması yani açık bilgi haline dönüşmesi anlamına gelmektedir. 

"arkadan gelenler" yetişemeyebilir

Ancak devrimin kodlarının açık bilgi durumuna gelmesi, çok yüksek nitelikler gerektirmesi ve karmaşık yapısı nedeniyle “arkadan gelenlerin” yetişme olasılığını çok güçleştirecektir. Endüstri 4.0’a gelinceye kadar süreci yaşayan ve geliştiren ülkeler rekabet üstünlüğünü ilk kullananlar olarak arayı daha da açacaklardır.

İlk iki devrimde belli yetkinliklere sahip olmak, niyet ve azmin olması yetişme olasılığını güçlendirmekteydi. İster kopyalayarak, ister gerek duyulan yetkinlikleri geliştirerek bu olasılığı yaşama geçiren ülkelerin olduğu da biliniyor. Başta Endüstri 4.0’ın gerektirdiği “insan tipinin” sahip olması gereken özelliklerin çok farklı olması ülkemiz gibi eğitim sistemini geleceğe hazırlayamamış olanların şansını çok azaltmaktadır. Zihinsel, kurumsal, finansal olarak hazırlanılması gereken özel bir durumla karşı karşıyayız. Endüstri 4.0 birden bire ortaya çıkan bir durum değil elbette. Bilinçle yaşanan çok nitelikli bir sürecin (bilim-teknoloji-yenilik) bu sürece yatırım yapıp geliştirenlere sunduğu gelecek yörüngesidir.

Elbette Endüstri 4.0 ile köklü değişikliklere uğrayarak yeniden biçimlenecek olan dünyamızın endüstriyel yaşamında bizim gibi ülkelere de bir yer biçilecektir. Ama korkarım bu yer önceki endüstri devrimlerinde biçilenlerden daha geride olacaktır.

Bize gelince

Türkiye’nin ağırlıkla imalat yeteneği ile sınırlı endüstriyel yapısı Endüstri 4.0’a geçmesinin hiç de kolay olmadığına işaret etmektedir. Bu bağlamda bugünkü yönetimin yalnızca otomotiv sektöründe oluşturduğu hedefler bile Endüstri 4.0’ın ne denli uzağında olunduğunu göstermeye yeterlidir. Ülkemizin otomotiv sektörünün hiç azımsanmayacak tasarım, üretim ve yönetim birikim ve becerilerini örgütleyerek geleceğin strateji ve ürünlerini hedeflemek yerine bütün gerici yönetimlerin ihtiyacı olan bir “yapay prestij projesi” olarak Fordist dönemin otomobilini geliştirmenin peşine düşülmüştür. Özel sektörümüz ne yapıyor derseniz, bakmayın Endüstri 4.0 raporları yayınlayıp toplantı üstüne toplantı düzenlediğine onlar dünya üretim sürecinin kendilerine biçtiği rolden memnun görünüyorlar. 


  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder